Laughter İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Laughter
Laughter, Türkçe anlamıyla “kahkaha” veya “gülmek” demektir. İnsanların eğlenceli veya komik bir durumda gülmeleri sonucu oluşan doğal bir tepkidir.
Örnek Cümleler:
-
Laughter is contagious, and it spreads like wildfire.
(Türkçe: Kahkaha bulaşıcıdır ve yangın gibi yayılır.) -
We all need a little bit of laughter in our lives.
(Türkçe: Hayatımızda biraz gülme ihtiyacımız var.) -
She couldn’t contain her laughter at the ridiculous joke.
(Türkçe: O, saçma şakaya karşı gülmesini engelleyemedi.) -
The sound of laughter filled the room.
(Türkçe: Odayı gülme sesleri doldurdu.) -
Laughter is the best medicine for a bad day.
(Türkçe: Kötü bir günde gülme, en iyi ilaçtır.) -
His laughter echoed through the empty hallway.
(Türkçe: Onun gülüşü boş koridorda yankılandı.) -
The comedian’s jokes always elicited loud laughter.
(Türkçe: Komedyenin şakaları her zaman yüksek kahkaha sesleri çıkarırdı.) -
She had to stifle her laughter during the serious meeting.
(Türkçe: O, ciddi toplantı sırasında gülmesini bastırmak zorunda kaldı.) -
The little girl’s laughter was music to his ears.
(Türkçe: Küçük kızın gülüşü onun kulaklarına müzik gibi geldi.) -
He couldn’t help but join in the laughter.
(Türkçe: O, gülme e katılmamak için kendini tutamadı.) -
The group erupted in laughter at the silly prank.
(Türkçe: Grup saçma şakada gülme patlaması yaşadı.) -
His contagious laughter soon had everyone laughing.
(Türkçe: Bulaşıcı kahkahası kısa sürede herkesi güldürdü.) -
The awkward silence was broken by a burst of laughter.
(Türkçe: Utangaç sessizliği bir patlama halindeki gülme bozdu.) -
The audience’s laughter was so loud, the comedian had to pause his routine.
(Türkçe: İzleyicilerin kahkaha
ları o kadar yüksekti ki, komedyen rutinini durdurmak zorunda kaldı.)
-
Their shared memories brought tears of laughter to their eyes.
(Türkçe: Paylaşılan anıları gözlerinde gülme yaşlarına dönüştürdü.) -
The silly video had us all in fits of laughter.
(Türkçe: Saçma video hepimizi kahkaha krizine soktu.) -
The laughter died down as they realized the seriousness of the situation.
(Türkçe: Durumun ciddiyetini fark ettiklerinde kahkaha sessizleşti.) -
He had a contagious sense of humor that always elicited laughter.
(Türkçe: O, her zaman kahkaha çıkaran bulaşıcı bir mizah anlayışına sahipti.) -
The children’s laughter filled the park with joy.
(Türkçe: Çocukların gülüşleri parkı neşeyle doldurdu.) -
She let out a burst of laughter when she heard the punchline.
(Türkçe: Pointoyu duyduğunda bir patlama halinde güldü).
Hemen Yorum Yaz