Lasting İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lasting İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lasting

Lasting, “kalıcı, uzun süren” anlamına gelen bir sıfattır.

1. I hope our friendship will be lasting. (Uzun süren dostluk)
2. The effects of the pandemic will be lasting. (Kalıcı etkileri)
3. A lasting solution is needed for this problem. (Kalıcı bir çözüm)
4. Her lasting impression will always be remembered. (Kalıcı izlenim)
5. He left a lasting impact on the community. (Kalıcı etki)
6. The couple’s love was a lasting one. (Kalıcı bir aşk)
7. The company is looking for a lasting relationship with their customers. (Uzun süren müşteri ilişkisi)
8. The artist’s legacy is a lasting one. (Kalıcı mirası)
9. The book had a lasting effect on me. (Bende kalıcı etkisi oldu)
10. A lasting peace is what we need. (Kalıcı bir barış)
11. She made a lasting contribution to the field of science. (Kalıcı katkı)
12. The material used for the building is lasting. (Dayanıklı)
13. Their marriage was a lasting one. (Uzun süren evlilik)
14. The memories of our trip will be lasting. (Kalıcı anılar)
15. A lasting change is needed to improve the situation. (Kalıcı bir değişiklik)
16. The museum has a lasting impact on visitors. (Ziyaretçiler üzerinde kalıcı etki)
17. His legacy will have a lasting impact on future generations. (Gelecek nesiller üzerinde kalıcı bir etkisi olacak)
18. The company’s mission is to create lasting value for their shareholders. (Kalıcı değer yaratmak)
19. A lasting friendship is built on trust and loyalty. (Uzun süren dostluk güven ve sadakat üzerine kurulur)
20. She wanted to leave a lasting impression on her boss. (Kalıcı bir izlenim bırakmak istedi)

21. The product’s lasting quality sets it apart from its competitors. (Dayanıklılığı rakiplerinden ayırıyor)
22. The team’s success was due to their lasting commitment to their goal. (Uzun süreli hedeflerine bağlılıkları sayesinde takımın başarısı)
23. The organization’s lasting impact on the community is evident in its programs. (Toplum üzerindeki kalıcı etkisi programlarıyla görünür)
24. The tree’s lasting beauty is a sight to behold. (Kalıcı güzelliği göz alıcı)
25. The couple’s marriage lasted for over 50 years. (Çiftin evliliği 50 yılı aştı)
26. The movie’s lasting message about love touched many viewers. (Filmdeki kalıcı aşk mesajı birçok izleyiciye dokundu)
27. The painting’s lasting impression on me was due to its vibrant colors. (Tablodaki canlı renkler nedeniyle bende kalıcı bir izlenim bıraktı)
28. A lasting commitment is necessary for achieving long-term goals. (Uzun vadeli hedeflere ulaşmak için kalıcı bir bağlılık gerekli)
29. The effects of climate change will have lasting consequences for future generations. (İklim değişikliğinin etkileri gelecek nesiller için kalıcı sonuçlar doğuracak)
30. The building’s lasting durability made it a popular choice among architects. (Binanın dayanıklılığı mimarlar arasında popüler bir seçim yaptırdı)