Lamely İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lamely İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lame

Lame, kelime anlamı olarak sakat ya da topal anlamına gelmektedir. İngilizce’de birçok farklı anlamda kullanılan bu kelimenin bazı örnek cümleleri aşağıda verilmiştir.

  1. She walks with a lame leg. (O topal bir bacakla yürür.)
  2. The old horse had a lame leg. (Eski atın topal bir ayağı vardı.)
  3. He suffered from a lame back for many years. (Uzun yıllar sakat bir sırtı vardı.)
  4. The cat had a lame paw. (Kedinin sakat bir patisi vardı.)
  5. He felt lame after the long run. (Uzun koşudan sonra yorgun hissetti.)
  6. The excuse he gave was really lame. (Verdiği bahane gerçekten zayıftı.)
  7. She gave a lame performance in the play. (Oyunun performansı zayıf oldu.)
  8. The joke he told was really lame. (Anlattığı şaka gerçekten kötüydü.)
  9. The argument they presented was quite lame. (Sundukları argüman oldukça zayıftı.)
  10. The movie was a lame attempt at comedy. (Film, komedi yapma çabası olarak çok başarısızdı.)
  11. He made a lame excuse for being late. (Geç kalmak için zayıf bir bahane buldu.)
  12. The singer gave a lame performance at the concert. (Şarkıcı, konserde zayıf bir performans sergiledi.)
  13. The team played a lame game and lost. (Takım zayıf bir oyun oynadı ve kaybetti.)
  14. The speech he gave was a lame attempt to win over the audience. (Sunduğu konuşma, seyirciyi kazanma çabası olarak çok başarısızdı.)
  15. The book was a lame excuse for a thriller. (Kitap, gerilim romanı olarak zayıf bir özürdü.)
  16. He was born with a lame foot. (Doğuştan sakat bir ayağı vardı.)
  17. The car had a lame engine. (Arabanın zayıf bir motoru vardı.)
  18. The company’s excuse for the delay was really lame. (Şirketin gecikme için verdiği bahane gerçekten zayıftı.)
  19. The meal he cooked was a lame attempt at Italian cuisine. (Pişirdiği yemek, İtalyan mutfağına dair zayıf bir çaba olarak nitelendirilebilir.)
  20. The play was a lame adaptation of the novel. (Oyun, romanın zayıf bir uyarlamasıydı.)

Lament

Lament kelime anlamı olarak şikayet etmek ya da ağıt yakmak anlamına gelmektedir. İngilizce’de birçok farklı alanda kullanılan bu kelimenin bazı örnek cümleleri aşağıda verilmiştir.

  1. She was lamenting about her lost cat. (Kaybolan kedisi hakkında şikayet ediyordu.)
  2. The villagers were lamenting the loss of their crops. (Köylüler hasatlarının kaybı hakkında ağıt yakıyorlardı.)
  3. The poem is a lament for the dead soldiers. (Şiir, ölen askerler için bir ağıt niteliği taşıyor.)
  4. She wrote a lament for her deceased friend. (Arkadaşı için bir ağıt yazdı.)
  5. The song is a lament for lost love. (Şarkı, kaybedilen aşk için bir ağıt niteliği taşıyor.)
  6. He lamented his decision to quit his job. (İşinden istifa etme kararına üzüldü.)
  7. The villagers were lamenting the destruction of their homes. (Köylüler evlerinin yıkımı hakkında ağıt yakıyorlardı.)
  8. The poem is a lament for the declining environment. (Şiir, çevrenin kötüleşmesi için bir ağıt niteliği taşıyor.)
  9. She lamented her lack of creativity. (Yaratıcılığı eksik olduğu için üzüldü.)
  10. The soldiers lamented the loss of their comrades. (Askerler arkadaşlarının kaybı hakkında ağıt yakıyorlardı.)
  11. The song is a lament for the passing of time. (Şarkı, zamanın geçişine dair bir ağıt niteliği taşıyor.)
  12. He wrote a lament for the declining quality of education. (Eğitimin kalitesinin kötüleşmesi hakkında bir ağıt yazdı.)
  13. The villagers were lamenting the lack of water in their village. (Köylüler köylerindeki su eksikliği hakkında ağıt yakıyorlardı.)
  14. The poem is a lament for the loss of innocence. (Şiir, masumiyetin kaybına dair bir ağıt niteliği taşıyor.)
  15. She lamented her inability to communicate effectively. (Etkili iletişim kuramadığı için üzüldü.)
  16. The song is a lament for the broken dreams. (Şarkı, kırılan hayaller için bir ağıt niteliği taşıyor.)
  17. The artist painted a lament for the vanishing wildlife. (Sanatçı, yok olan doğal yaşam için bir ağıt niteliği taşıyan bir tablo yaptı.)
  18. The villagers were lamenting the loss of their traditions. (Köylüler geleneklerinin kaybı hakkında ağıt yakıyorlardı.)
  19. The poem is a lament for the forgotten heroes. (Şiir, unutulmuş kahramanlar için bir ağıt niteliği taşıyor.)
  20. She wrote a lament for the shattered

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.