Knot İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Knot İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Knot

Knot, İngilizce’de “düğüm” anlamına gelir. Bu kelime, bir şeyi bağlamak, sıkıştırmak veya sabitlemek için kullanılan düğümleri ifade etmek için sıklıkla kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. She tied a knot in the ribbon to keep it from unraveling. (O, kurdeleyi çözülmesini önlemek için bir düğüm attı.)
  2. The sailor expertly tied the knot to secure the boat to the dock. (Denizci, tekneyi rıhtıma bağlamak için ustalıkla düğüm attı.)
  3. The knot in her stomach made her feel sick with worry. (Karnındaki düğüm, endişeden dolayı hasta hissetmesine neden oldu.)
  4. The shoelace knot came undone, and he had to stop and tie it again. (Ayakkabı bağı düğümü çözüldü ve tekrar bağlamak için durması gerekti.)
  5. The rope was tangled in knots, and it took hours to untangle it. (Halat düğümlenmişti ve onu çözmek saatler aldı.)
  6. She knotted the scarf around her neck to keep warm. (O, sıcak kalmak için atkısını boynuna doladı.)
  7. The magician made a knot disappear right before our eyes. (Sihirbaz gözümüzün önünde bir düğümü yok etti.)
  8. The wedding planner tied the knot between the happy couple. (Düğün planlayıcısı mutlu çift arasında bağlantı kurdular.)
  9. The surgeon had to carefully tie a knot in the patient’s veins. (Cerrah, hastanın damarlarına dikkatlice bir düğüm attı.)
  10. The traffic was at a standstill because of a knot of cars in the road. (Yolda arabaların bir düğümü nedeniyle trafik durmuştu.)
  11. She had a knot in her hair, and it took a lot of effort to comb it out. (Saçında bir düğüm vardı ve çıkarmak için çok çaba harcaması gerekti.)
  12. The sailors used knots to measure the speed of the ship. (Denizciler geminin hızını ölçmek için düğümler kullandılar.)
  13. The shoelaces had been tied in double knots, and they were difficult to undo. (Ayakkabı bağları çift düğümlenmişti ve çözmek zordu.)
  14. The knitting instructor showed the students how to create different kinds of knots. (Örgü öğretmeni öğrencilere farklı türde düğümler nasıl oluşturulacağını gösterdi.)
  15. He had to cut the knot in the rope to free himself from the tree. (Ağaçtan kendisini kurtarmak için halatın düğümünü kesmek zorunda kaldı.)
  16. The necklace was fastened with a small knot that was hard to see. (Kolye, zor görülen küçük bir düğümle tutturulmu
  1. She couldn’t get the knot out of the tangled string no matter how hard she tried. (O, nasıl uğraştıysa da karışık iplikteki düğümü çözemedi.)
  2. The climbing instructor demonstrated how to tie a secure knot before ascending the mountain. (Tırmanış öğretmeni, dağa tırmanmadan önce güvenli bir düğüm nasıl atılacağını gösterdi.)
  3. The scarf had a knot in it that added an interesting texture to the fabric. (Atkıda bir düğüm vardı ve bu dokuya ilginç bir hava kattı.)
  4. The magician asked for a volunteer from the audience to tie the knot in the handkerchief that he would make disappear. (Sihirbaz, kaybolacak mendildeki düğümü bağlamak için izleyicilerden bir gönüllü istedi.)

(Türkçe karşılıklar kalın olarak yazılmıştır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.