Knock-Kneed İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Knock-Kneed İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Knock-Kneed Nedir?

Knock-kneed, dizleri birbirine değmeyen ve bacakların içe doğru eğilerek durduğu bir postür problemini ifade eder. Bu durum, genellikle kemik veya kas problemleri nedeniyle ortaya çıkabilir.

Örnek Cümleler:

  1. He was knock-kneed and couldn’t stand straight.

(Türkçe: O, çarpık bacaklıydı ve düz duramıyordu.)

  1. She was born knock-kneed, but physical therapy helped improve her posture.

(Türkçe: O, çarpık bacaklı doğdu, ama fiziksel terapi duruşunu düzeltmeye yardımcı oldu.)

  1. He couldn’t ride a bike because his knock-knees kept hitting the handlebars.

(Türkçe: O, çarpık bacakları nedeniyle bisiklete binemiyordu çünkü dizleri gidona çarpıyordu.)

  1. She felt self-conscious about her knock-knees and often wore long skirts to cover them up.

(Türkçe: O, çarpık bacaklarından dolayı özgüveni düşüktü ve sık sık onları örtmek için uzun etekler giyerdi.)

  1. Despite his knock-knees, he was a talented basketball player.

(Türkçe: Çarpık bacaklarına rağmen, o yetenekli bir basketbol oyuncusuydu.)

  1. She had surgery to correct her knock-knees, but the recovery process was long and difficult.

(Türkçe: O, çarpık bacaklarını düzeltmek için ameliyat oldu, ancak iyileşme süreci uzun ve zordu.)

  1. He was teased in school because of his knock-knees, but he learned to brush it off.

(Türkçe: O, çarpık bacakları nedeniyle okulda alay edildi, ama buna aldırmayı öğrendi.)

  1. She had to wear special shoes to help support her knock-knees.

(Türkçe: O, çarpık bacaklarını desteklemek için özel ayakkabılar giymek zorundaydı.)

  1. He tried yoga to improve his knock-kneed posture, and it helped tremendously.

(Türkçe: O, çarp

ık bacaklı duruşunu düzeltmek için yoga denedi ve bu çok yardımcı oldu.)

  1. She always felt self-conscious in shorts because her knock-knees were so noticeable.

(Türkçe: O, çarpık bacakları çok belirgin olduğu için şort giydiğinde her zaman özgüvensiz hissederdi.)

  1. He saw a physical therapist to help correct his knock-knees, and it made a big difference.

(Türkçe: O, çarpık bacaklarını düzeltmek için bir fizyoterapist gördü ve bu büyük fark yarattı.)

  1. She had trouble finding pants that fit properly because of her knock-knees.

(Türkçe: O, çarpık bacakları nedeniyle pantolon bulmakta zorlanıyordu.)

  1. He was embarrassed about his knock-knees and avoided wearing shorts in public.

(Türkçe: O, çarpık bacaklarından utanıyordu ve halka açık yerlerde şort giymekten kaçınıyordu.)

  1. She had to undergo physical therapy to improve her knock-kneed gait.

(Türkçe: O, çarpık bacaklı yürüyüşünü düzeltmek için fiziksel terapi görmek zorunda kaldı.)

  1. He always felt like he stood out in a crowd because of his knock-knees.

(Türkçe: O, çarpık bacakları nedeniyle kalabalıkta öne çıktığını hissederdi.)

  1. She was hesitant to try running because of her knock-knees, but eventually overcame her fear.

(Türkçe: O, çarpık bacakları nedeniyle koşmayı denemekte tereddüt etti, ancak sonunda korkusunu yenmeyi başardı.)

  1. He had surgery to correct his knock-knees, and it was a life-changing decision for him.

(Türkçe: O, çarpık bacaklarını düzeltmek için ameliyat oldu ve bu onun için hayatını değiştiren bir karar oldu.)

  1. She was always self-conscious about her knock-knees, but her friends never seemed to notice.

(Türkçe: O, çarpık bacaklarından dolayı her zaman özgüvensizdi, ama arkadaşları asla fark etmedi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.