Knee Deep İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Knee Deep İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Knee Deep Nedir?

Knee Deep, kelime anlamı olarak “diz derinliğinde” anlamına gelir. Bu ifade genellikle suya atıfta bulunmak için kullanılır, ancak başka bağlamlarda da kullanılabilir.

Örnek cümleler:

  1. The floodwaters were knee deep in the streets. (Sel suları sokaklarda diz derinliğindeydi.)
  2. He waded through the river until he was knee deep. (Diz derinliğine gelene kadar nehrin içinde yürüdü.)
  3. I sank knee deep into the mud. (Çamurun içinde dizlerime kadar battım.)
  4. The child stood knee deep in the ocean, watching the waves. (Çocuk, dalgaları izleyerek okyanusun içinde diz derinliğinde durdu.)
  5. The snow was knee deep, making it difficult to walk. (Kar dizlere kadar yükselmişti, yürümeyi zorlaştırıyordu.)
  6. The soldier marched through the swamp, knee deep in water. (Asker su bataklığından geçti, suya diz derinliğindeydi.)
  7. She stood knee deep in the pond, fishing for hours. (Saatlerce balık tutmak için gölette diz derinliğinde durdu.)
  8. The hiker crossed the river, knee deep in the rushing water. (Yürüyüşçü, akıntılı suda diz derinliğinde geçti.)
  9. The athlete trained in the pool, running knee deep in the water. (Sporcu, su içinde koşarak havuzda antrenman yaptı.)
  10. The cow wandered through the field, grazing knee deep in the grass. (İnek, çayırda otlayarak dizlerine kadar çimenlerin içinde yürüdü.)
  11. The toddler splashed in the pool, laughing knee deep in the water. (Küçük çocuk, su içinde gülerken dizlerine kadar ıslanmıştı.)
  12. The fisherman cast his line, standing knee deep in the river. (Balıkçı, ırmakta diz derinliğinde durarak olta attı.)
  13. The kayaker paddled down the rapids, knee deep in the white water. (Kano sporcusu, beyaz suya diz derinliğinde kürek çekerek akıntıya karşı ilerledi.)
  14. The dog swam out to retrieve the ball, eventually swimming knee deep in the water. (Köpek topu almak için suya atladı ve sonunda suya diz derinliğinde yüzdü.)
  15. The farmer planted rice, standing knee deep in the flooded paddy field. (Çiftçi, su dolu pirinç tarlasında dizine kadar suya girerek pirinç ekti.)
  16. The beachgoer walked along the shore, ankle deep in the surf. (Plajda yürüyen tatilci, dalgalarda ayak bileklerine kadar suyun içindeydi.)
  17. The scuba diver swam through the coral reef, knee deep in the colorful fish. (Dalışçı, rengarenk balıkların arasında diz der

inliğinde süzülerek mercan resiflerinin içinden geçti.)
18. The firefighter waded through the flooded basement, knee deep in the water. (İtfaiyeci, su dolu bodrumda dizine kadar suyun içinde yürüdü.)

  1. The photographer captured the image of the egret standing knee deep in the pond. (Fotoğrafçı, gölde diz derinliğinde duran balıkçılın görüntüsünü yakaladı.)
  2. The children played in the sprinkler, squealing knee deep in the water. (Çocuklar, su püskürtücüsünde oynayarak diz derinliğinde ıslanarak çığlık attılar.)

(Türkçe anlamlar parantez içinde verilmiştir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.