Keenly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Keenly İle İlgili Cümleler
Meaning: With eagerness, enthusiasm or great interest.
- I am keenly interested in learning new languages. (Yeni diller öğrenmeye büyük bir ilgiyle yaklaşıyorum.)
- She looked keenly at the painting, trying to understand its meaning. (Tabloya büyük bir ilgiyle baktı ve anlamını anlamaya çalıştı.)
- The students listened keenly to the teacher’s instructions. (Öğrenciler öğretmenin talimatlarını büyük bir ilgiyle dinlediler.)
- He is keenly aware of the impact his words have on others. (Sözlerinin diğerleri üzerindeki etkisinin farkında.)
- She watched the marathon runners keenly, hoping to spot her friend among them. (Maraton koşucularını büyük bir ilgiyle izleyerek, arkadaşını aradı.)
- The detective examined the crime scene keenly, looking for any clues. (Detektif, ipuçlarını arayarak suç mahallini büyük bir ilgiyle inceledi.)
- He listened keenly to the music, trying to identify the instruments used. (Enstrümanları tanımaya çalışarak müziği büyük bir ilgiyle dinledi.)
- The children watched the magician’s performance keenly, trying to figure out how he did his tricks. (Çocuklar sihirbazın gösterisini büyük bir ilgiyle izleyerek, numaralarını nasıl yaptığını anlamaya çalıştılar.)
- The audience listened keenly to the speaker, eager to learn more about the topic. (Izleyiciler, konu hakkında daha fazla öğrenmek isteyerek, konuşmacıyı büyük bir ilgiyle dinlediler.)
- The football fans watched the match keenly, cheering for their favorite team. (Futbol fanatikleri favori takımlarını destekleyerek maçı büyük bir ilgiyle izlediler.)
- She examined the contract keenly, making sure there were no hidden clauses. (Gizli maddeler olmadığından emin olmak için sözleşmeyi büyük bir ilgiyle inceledi.)
- He followed the election results keenly, hoping his preferred candidate would win. (Tercih ettiği adayın kazanacağı umuduyla seçim sonuçlarını büyük bir ilgiyle takip etti.)
- The scientist observed the experiment keenly, recording every detail. (Bilim adamı deneyi büyük bir ilgiyle gözlemleyerek, her detayı kaydetti.)
- The birdwatcher watched the rare bird keenly, hoping to add it to her collection. (Kuş gözlemcisi nadir kuşu büyük bir ilgiyle izleyerek, koleksiyonuna eklemeyi umdu.)
- The photographer examined the landscape keenly, looking for the best angle for his shot. (Fotoğrafçı manzarayı büyük bir ilgiyle inceleyerek, çekimi için en iyi açıyı aradı.)
- The artist painted the portrait keenly, trying to capture the subject’s essence. (Sanatçı, konunun özünü yakalamaya çalışarak portreyi büyük bir ilgiyle boyadı.)
- The chef tasted the sauce keenly, adjusting the seasoning to perfection. (Şef sosu büyük bir ilgiyle tadarak, baharatları mükemmelliğe ayarladı.)
- The athlete trained keenly, determined to improve her performance. (Sporcu, performansını geliştirmeye kararlı olduğundan, büyük bir ilgiyle antrenman yaptı.)
- The politician followed the news keenly, staying up-to-date on current events. (Politikacı haberleri büyük bir ilgiyle takip ederek, güncel olaylarda bilgili kalmaya çalıştı.)
- The dog watched the squirrel keenly, waiting for it to make a move. (Köpek sincaba büyük bir ilgiyle bakarak, onun bir hareket yapmasını bekledi.)
Hemen Yorum Yaz