Jewel İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Jewel İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Jewel İle İlgili Cümleler

Anlam: Değerli taş, mücevher

1. She was wearing a beautiful jewel around her neck. (Boynunda güzel bir mücevher vardı.)
2. The queen’s crown was adorned with precious jewels. (Kraliçenin tacı değerli taşlarla süslenmişti.)
3. The diamond jewel on her finger sparkled in the sunlight. (Parmaklarındaki elmas mücevher güneşte parlıyordu.)
4. The museum displayed a collection of rare jewels. (Müze nadir mücevher koleksiyonunu sergiledi.)
5. The thief stole a valuable jewel from the museum. (Hırsız müzeden değerli bir mücevher çaldı.)
6. The bride wore a beautiful jeweled tiara on her wedding day. (Gelin düğün gününde güzel bir mücevherli taç taktı.)
7. The jewelry store had a wide selection of jewels. (Mücevher dükkanı geniş bir mücevher seçeneği sunuyordu.)
8. The actress looked stunning in her jeweled gown. (Oyuncu mücevherli elbisesiyle harika görünüyordu.)
9. The ring was a family jewel passed down from generation to generation. (Yüzük, nesilden nesile geçen bir aile mücevheriydi.)
10. The jeweler carefully examined the jewel to determine its value. (Kuyumcu mücevherin değerini belirlemek için dikkatlice inceledi.)
11. The necklace was made of gold and jewels. (Kolye altın ve mücevherlerden yapılmıştı.)
12. The prince gave his princess a beautiful jewel as a token of his love. (Prens prensesi sevgisinin bir göstergesi olarak güzel bir mücevher hediye etti.)
13. The museum curator carefully cleaned the rare jewels. (Müze küratörü nadir mücevherleri dikkatle temizledi.)
14. The engagement ring had a large jewel in the center. (Nişan yüzüğü ortasında büyük bir mücevher bulunduruyord

15. The wealthy businessman wore a flashy jeweled watch. (Zengin iş adamı gösterişli bir mücevherli saat takıyordu.)
16. The artist used various jewels in his paintings to add texture and color. (Sanatçı resimlerinde dokuları ve renkleri eklemek için çeşitli mücevherler kullandı.)
17. The antique store sold a rare jewel-encrusted vase. (Antika dükkanı nadir mücevherlerle süslü bir vazo sattı.)
18. The princess wore a tiara adorned with precious jewels at the royal ball. (Prenses kraliyet balosunda değerli taşlarla süslenmiş bir taç takıyordu.)
19. The necklace had a pendant made of a large, rare jewel. (Kolyenin bir kolyesi büyük, nadir bir mücevherden yapılmıştı.)
20. The crown jewels of England include some of the most valuable jewels in the world. (İngiltere taç mücevherleri dünyadaki en değerli mücevherlerden bazılarını içerir.)

Türkçe Karşılığı: mücevher, değerli taş