İrreconcilable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İrreconcilable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İrreconcilable Nedir?


İrreconcilable, Türkçe’de uzlaşmaz anlamına gelir. İki tarafın fikirlerinin ve görüşlerinin tamamen uyuşmaz olduğu durumlarda kullanılır.

Örnek Cümleler:


1. The conflict between the two nations was irreconcilable. (İki ulke arasındaki çekişme uzlaşmazdı.)
2. They had irreconcilable differences about how to raise their children. (Çocuklarını nasıl yetiştirecekleri konusunda uzlaşmazlıkları vardı.)
3. The two political parties held irreconcilable views on taxation. (İki siyasi parti vergilendirme konusunda uzlaşmaz görüşlere sahipti.)
4. The couple’s irreconcilable disputes led to their divorce. (Çiftin uzlaşmaz çekişmeleri boşanmalarına neden oldu.)
5. The two employees had irreconcilable personalities and couldn’t work together. (İki çalışanın uyumsuz kişilikleri birlikte çalışmalarına engel oldu.)
6. The debate on immigration policy revealed irreconcilable differences between the two candidates. (Göçmenlik politikası konusundaki tartışma iki aday arasındaki uzlaşmazlıkları ortaya çıkardı.)
7. The company’s CEO and CFO had irreconcilable views on budget allocation. (Şirketin CEO’su ve CFO’su bütçe tahsisine ilişkin uzlaşmaz görüşlere sahipti.)
8. The two professors had an irreconcilable disagreement on the interpretation of the data. (İki profesör veri yorumlama konusunda uzlaşmaz bir anlaşmazlığa sahipti.)
9. The irreconcilable nature of their personalities made it impossible for them to be friends. (Kişiliklerinin uzlaşmaz doğası, arkadaş olmalarını imkansız kıldı.)
10. The two countries had an irreconcilable conflict over territorial rights. (İki ülke, toprak hakları konusunda uzlaşmaz bir çekişme yaşadı.)
11. The two artists had irreconcilable differences in their artistic vision. (İki sanatçının sanatsal vizyonları arasında uzlaşmaz farklılıklar vardı.)
12. The irreconcilable views of the board members led to a deadlock in decision-making. (Yönetim kurulu üyelerinin uzlaşmaz görüşleri, karar verme sürecinde bir çıkmaza neden oldu.)
13. The irreconcilable ideologies of the political parties made it difficult to form a coalition government. (Siyasi partilerin uzlaşmaz ideolojileri, bir koalisyon hükümeti oluşturmayı zorlaştırdı.)
14. The irreconcilable differences between the couple became apparent during their marriage counseling sessions. (Çiftin uzlaşmaz farklılıkları, evlilik danışmanlık oturumlarında açığa ç

  1. The irreconcilable conflict between the management and the workers resulted in a strike. (Yönetim ile işçiler arasındaki uzlaşmaz çekişme bir greve neden oldu.)
  2. The irreconcilable positions of the negotiating parties made it impossible to reach an agreement. (Müzakere eden tarafların uzlaşmaz pozisyonları anlaşmaya varmayı imkansız kıldı.)
  3. The irreconcilable opinions of the critics led to a divided response to the film. (Eleştirmenlerin uzlaşmaz görüşleri, filmin bölünmüş bir tepki almasına neden oldu.)
  4. The irreconcilable contradictions in the witness testimonies made it difficult to determine the truth. (Tanık ifadelerindeki uzlaşmaz çelişkiler, gerçeği belirlemeyi zorlaştırdı.)
  5. The irreconcilable differences in the religious beliefs of the two communities led to violence. (İki toplumun dini inançlarındaki uzlaşmaz farklılıklar, şiddete neden oldu.)
  6. The irreconcilable conflict between the two business partners resulted in the dissolution of their partnership. (İki iş ortağı arasındaki uzlaşmaz çekişme, ortaklıklarının sona ermesine yol açtı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.