İnwrought İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Inwrought
İnwrought kelimesi, “içine işlenmiş, gömülü, işlenmiş” anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- The fabric had an inwrought pattern of flowers. (Kumaşta çiçeklerin içine işlenmiş bir desen vardı.)
- The necklace had an inwrought diamond pendant. (Kolyede gömülü bir elmas kolye vardı.)
- The sculpture had an inwrought message. (Heykelin içine işlenmiş bir mesajı vardı.)
- The painting had an inwrought symbolism. (Tabloda işlenmiş bir sembolizm vardı.)
- The castle had an inwrought history. (Kalede gömülü bir tarih vardı.)
- The song had an inwrought emotional appeal. (Şarkıda işlenmiş bir duygusal çekicilik vardı.)
- The poem had an inwrought theme of love. (Şiirde aşkın içine işlenmiş bir tema vardı.)
- The book had an inwrought metaphor. (Kitapta işlenmiş bir metafor vardı.)
- The building had an inwrought architectural design. (Binalarda işlenmiş bir mimari tasarım vardı.)
- The carpet had an inwrought pattern of vines. (Halıda sarmaşıkların içine işlenmiş bir desen vardı.)
- The statue had an inwrought expression of sorrow. (Heykelde acının içine işlenmiş bir ifade vardı.)
- The movie had an inwrought message of hope. (Filmin içine işlenmiş bir umut mesajı vardı.)
- The play had an inwrought element of surprise. (Oyunda sürprizin içine işlenmiş bir unsur vardı.)
- The painting had an inwrought sense of movement. (Tabloda hareketin içine işlenmiş bir his vardı.)
- The sculpture had an inwrought sense of balance. (Heykelde denge hissinin içine işlenmişti.)
- The story had an inwrought sense of nostalgia. (Hikayede nostaljinin içine işlenmiş bir his vardı.)
- The design had an inwrought sense of unity. (Tasarımda birlik hissinin içine işlenmişti.)
- The tapestry had an inwrought depiction of a battle. (Dokumada bir savaşın içine işlenmiş bir tasvir vardı.)
- The sculpture had an inwrought sense of power. (Heykelde güç hissinin içine işlenmişti.)
- The poem had an inwrought sense of mystery. (Şiirde gizemin içine işlenmiş bir his vardı.)
- The dress had an inwrought lace design. (Elbisede işlenmiş dantel bir tasarım vardı.)
- The building had an inwrought sense of grandeur. (Binada büyüklük hissinin içine işlenmişti.)
- The painting had an inwrought sense of depth. (Tabloda derinliğin içine işlenmiş bir his vardı.)
- The story had an inwrought sense of tragedy. (Hikayede trajedinin içine işlenmiş bir his vardı.)
- The sculpture had an inwrought sense of movement. (Heykelde hareketin içine işlenmiş bir his vardı.)
- The music had an inwrought sense of rhythm. (Müzikte ritmin içine işlenmiş bir his vardı.)
- The book had an inwrought sense of humor. (Kitapta mizahın içine işlenmiş bir his vardı.)
- The painting had an inwrought sense of serenity. (Tabloda huzurun içine işlenmiş bir his vardı.)
- The dress had an inwrought floral design. (Elbisede çiçeklerin içine işlenmiş bir tasarım vardı.)
- The story had an inwrought sense of irony. (Hikayede ironinin içine işlenmiş bir his vardı.)
(Hizmetinizdeyim, başka bir konuda yardımcı olmak ister misiniz?)
Hemen Yorum Yaz