İnwrought İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnwrought İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Inwrought

İnwrought kelimesi, “içine işlenmiş, gömülü, işlenmiş” anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. The fabric had an inwrought pattern of flowers. (Kumaşta çiçeklerin içine işlenmiş bir desen vardı.)
  2. The necklace had an inwrought diamond pendant. (Kolyede gömülü bir elmas kolye vardı.)
  3. The sculpture had an inwrought message. (Heykelin içine işlenmiş bir mesajı vardı.)
  4. The painting had an inwrought symbolism. (Tabloda işlenmiş bir sembolizm vardı.)
  5. The castle had an inwrought history. (Kalede gömülü bir tarih vardı.)
  6. The song had an inwrought emotional appeal. (Şarkıda işlenmiş bir duygusal çekicilik vardı.)
  7. The poem had an inwrought theme of love. (Şiirde aşkın içine işlenmiş bir tema vardı.)
  8. The book had an inwrought metaphor. (Kitapta işlenmiş bir metafor vardı.)
  9. The building had an inwrought architectural design. (Binalarda işlenmiş bir mimari tasarım vardı.)
  10. The carpet had an inwrought pattern of vines. (Halıda sarmaşıkların içine işlenmiş bir desen vardı.)
  11. The statue had an inwrought expression of sorrow. (Heykelde acının içine işlenmiş bir ifade vardı.)
  12. The movie had an inwrought message of hope. (Filmin içine işlenmiş bir umut mesajı vardı.)
  13. The play had an inwrought element of surprise. (Oyunda sürprizin içine işlenmiş bir unsur vardı.)
  14. The painting had an inwrought sense of movement. (Tabloda hareketin içine işlenmiş bir his vardı.)
  15. The sculpture had an inwrought sense of balance. (Heykelde denge hissinin içine işlenmişti.)
  16. The story had an inwrought sense of nostalgia. (Hikayede nostaljinin içine işlenmiş bir his vardı.)
  17. The design had an inwrought sense of unity. (Tasarımda birlik hissinin içine işlenmişti.)
  18. The tapestry had an inwrought depiction of a battle. (Dokumada bir savaşın içine işlenmiş bir tasvir vardı.)
  19. The sculpture had an inwrought sense of power. (Heykelde güç hissinin içine işlenmişti.)
  20. The poem had an inwrought sense of mystery. (Şiirde gizemin içine işlenmiş bir his vardı.)
  1. The dress had an inwrought lace design. (Elbisede işlenmiş dantel bir tasarım vardı.)
  2. The building had an inwrought sense of grandeur. (Binada büyüklük hissinin içine işlenmişti.)
  3. The painting had an inwrought sense of depth. (Tabloda derinliğin içine işlenmiş bir his vardı.)
  4. The story had an inwrought sense of tragedy. (Hikayede trajedinin içine işlenmiş bir his vardı.)
  5. The sculpture had an inwrought sense of movement. (Heykelde hareketin içine işlenmiş bir his vardı.)
  6. The music had an inwrought sense of rhythm. (Müzikte ritmin içine işlenmiş bir his vardı.)
  7. The book had an inwrought sense of humor. (Kitapta mizahın içine işlenmiş bir his vardı.)
  8. The painting had an inwrought sense of serenity. (Tabloda huzurun içine işlenmiş bir his vardı.)
  9. The dress had an inwrought floral design. (Elbisede çiçeklerin içine işlenmiş bir tasarım vardı.)
  10. The story had an inwrought sense of irony. (Hikayede ironinin içine işlenmiş bir his vardı.)

(Hizmetinizdeyim, başka bir konuda yardımcı olmak ister misiniz?)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.