İnviolate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İnviolate Nedir?
İnviolate, dokunulmamış, bozulmamış veya zarar görmemiş anlamlarına gelen bir İngilizce kelime.
Örnek Cümleler:
-
Inviolate forests are important for preserving biodiversity. (Dokunulmamış ormanlar biyoçeşitliliği korumak için önemlidir.)
-
She considered her personal space to be inviolate. (Kişisel alanının dokunulmaz olmasını düşündü.)
-
The museum houses a collection of inviolate artifacts. (Müze, dokunulmamış sanat eserlerinin bir koleksiyonunu barındırıyor.)
-
The treaty declared the country’s borders to be inviolate. (Antlaşma, ülkenin sınırlarının dokunulmaz olduğunu ilan etti.)
-
The defendant’s inviolate rights were protected by the court. (Sanığın dokunulmaz hakları mahkeme tarafından korundu.)
-
The monastery has remained inviolate for centuries. (Manastır yüzyıllardır dokunulmamış kalmıştır.)
-
The privacy of the patient’s medical records is considered inviolate. (Hasta kayıtlarının gizliliği dokunulmaz kabul edilir.)
-
The ancient ruins have been left inviolate for generations. (Antik kalıntılar nesiller boyunca dokunulmamış bırakılmıştır.)
-
The scientist’s research was deemed inviolate by his peers. (Bilim adamının araştırması, meslektaşları tarafından dokunulmaz kabul edildi.)
-
The church’s stained glass windows have remained inviolate for centuries. (Kilisenin vitray pencereleri yüzyıllardır dokunulmamış kalmıştır.)
-
He considered his principles to be inviolate. (İlkelerinin dokunulmaz olduğunu düşündü.)
-
The legal system is designed to protect the inviolate rights of citizens. (Hukuk sistemi, vatandaşların dokunulmaz haklarını korumak için tasarlanmıştır.)
-
The tribe’s traditions have remained inviolate for generations. (Kabilenin gelenekleri
yüzyıllardır dokunulmamış kalmıştır.)
-
The ancient temple has been kept inviolate by the government for preservation. (Antik tapınak koruma amaçlı hükümet tarafından dokunulmamış tutulmuştur.)
-
The author’s intentions for the book were considered inviolate by the editor. (Yazarın kitap için niyetleri, editör tarafından dokunulmaz kabul edildi.)
-
The artist’s vision for the exhibit was kept inviolate. (Sanatçının sergi için vizyonu dokunulmaz olarak korundu.)
-
The government promised to keep the citizens’ civil liberties inviolate. (Hükümet, vatandaşların sivil özgürlüklerinin dokunulmaz olarak kalacağına söz verdi.)
-
The archaeologists worked carefully to keep the site inviolate during their excavation. (Arkeologlar kazı sırasında alanın dokunulmamış kalmasını sağlamak için dikkatle çalıştılar.)
-
The rights of the accused must be considered inviolate until proven guilty. (Sanıkların hakları, suçlu oldukları kanıtlanana kadar dokunulmaz kabul edilmelidir.)
-
The natural beauty of the park should be kept inviolate for future generations. (Parkın doğal güzelliği gelecek nesiller için dokunulmamış tutulmalıdır.)
-
The cultural heritage of the country should be preserved inviolate. (Ülkenin kültürel mirası dokunulmamış şekilde korunmalıdır.)
Hemen Yorum Yaz