İntransigent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İntransigent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İntransigent İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Anlaşmazlıklarda inatçı ve esnek olmayan, tutucu davranan.

• Örnek Cümleler:
• 1. The intransigent politician refused to compromise on the new law. (İnatçı siyasetçi, yeni yasada uzlaşmaya yanaşmadı.)
• 2. Her intransigent attitude only fuels the conflict. (Her tutucu tavır sadece çatışmayı körükler.)
• 3. The company’s intransigent policy towards environmental regulations drew criticism. (Şirketin çevresel düzenlemelere karşı tutucu politikası eleştiri aldı.)
• 4. His intransigent views on immigration were unpopular. (Göçmenlik konusundaki tutucu görüşleri popüler değildi.)
• 5. The intransigent teacher refused to consider the students’ suggestions. (İnatçı öğretmen, öğrencilerin önerilerini dikkate almayı reddetti.)
• 6. The intransigent union leaders went on strike. (Tutucu sendika liderleri greve gitti.)
• 7. The intransigent CEO refused to negotiate with the striking workers. (Tutucu CEO, grev yapan işçilerle müzakere yapmayı reddetti.)
• 8. The intransigent dictator refused to step down. (Tutucu diktatör, istifa etmeyi reddetti.)
• 9. The intransigent opposition party rejected the proposed legislation. (Tutucu muhalefet partisi önerilen yasayı reddetti.)
• 10. His intransigent personality made it difficult for him to make friends. (Onun tutucu kişiliği, arkadaş edinmesini zorlaştırdı.)
• 11. The intransigent parent refused to let their child attend the school trip. (Tutucu ebeveyn, çocuğun okul gezisine katılmasına izin vermedi.)
• 12. The intransigent landlord refused to fix the broken heater. (Tutucu

  mülk sahibi, bozuk kaloriferi tamir etmeyi reddetti.)

• 13. The intransigent coach refused to listen to the team’s suggestions. (Tutucu antrenör, takımın önerilerini dinlemeyi reddetti.)
• 14. The intransigent customer demanded a full refund despite the store’s policy. (Tutucu müşteri, mağazanın politikasına rağmen tam bir geri ödeme talep etti.)
• 15. The intransigent judge refused to consider any new evidence. (Tutucu hakim, herhangi bir yeni kanıtı dikkate almaktan kaçındı.)
• 16. The intransigent employee refused to work overtime. (Tutucu çalışan, fazla mesai yapmayı reddetti.)
• 17. The intransigent board members rejected the proposed merger. (Tutucu yönetim kurulu üyeleri önerilen birleşmeyi reddetti.)
• 18. The intransigent customs officer refused to let the traveler enter the country. (Tutucu gümrük memuru, yolcunun ülkeye girmesine izin vermedi.)
• 19. The intransigent student refused to consider alternative solutions to the problem. (Tutucu öğrenci, problemin alternatif çözümlerini dikkate almaktan kaçındı.)
• 20. The intransigent neighbor refused to compromise on the boundary dispute. (Tutucu komşu, sınır anlaşmazlığında uzlaşmaya yanaşmadı.)