İnsistent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Insistent Nedir?
İnsistent kelimesi ısrarcı, diretici anlamlarına gelir. Bir şeyi sürekli olarak talep etmek veya yapılmasını istemek anlamlarına da gelir.
Örnek Cümleler:
- She was insistent that she wanted to go on the trip alone. (O, yalnızca seyahate gitmek istediğinde ısrarcıydı.)
- He was insistent on finishing the project before the deadline. (O, proje teslim tarihinden önce bitirmekte ısrarcıydı.)
- The teacher was insistent that the students complete their homework on time. (Öğretmen, öğrencilerin ödevlerini zamanında tamamlamaları konusunda ısrarcıydı.)
- Despite my insistent protests, my boss decided to cancel my vacation. (Benim ısrarcı itirazlarıma rağmen, patronum tatilimi iptal etmeye karar verdi.)
- The customer was insistent on getting a refund for the defective product. (Müşteri, bozuk ürün için iade almak konusunda ısrarcıydı.)
- The politician was insistent on implementing new policies to improve the economy. (Politikacı, ekonomiyi düzeltmek için yeni politikalar uygulamakta ısrarcıydı.)
- She was insistent that she could do the job without any help. (O, herhangi bir yardım olmadan işi yapabileceği konusunda ısrarcıydı.)
- The coach was insistent that the team practice every day to improve their skills. (Antrenör, takımın becerilerini geliştirmek için her gün antrenman yapmaları konusunda ısrarcıydı.)
- The boss was insistent that all employees attend the meeting. (Patron, tüm çalışanların toplantıya katılması konusunda ısrarcıydı.)
- The doctor was insistent that the patient follow the treatment plan exactly. (Doktor, hastanın tedavi planını tam olarak takip etmesi konusunda ısrarcıydı.)
- The parents were insistent on their children getting a good education. (Ebeveynler, çocuklarının iyi bir eğitim alması konusunda ısrarcıydı.)
- The customer service representative was insistent on resolving the customer’s issue quickly.
- Despite the insistent rain, the hikers continued on their journey. (Irkçı yağmura rağmen, yürüyüşçüler yolculuklarına devam ettiler.)
- The manager was insistent that the team meet their sales targets for the month. (Yönetici, takımın ayın satış hedeflerine ulaşması konusunda ısrarcıydı.)
- The teacher was insistent that the students study for the upcoming exam. (Öğretmen, öğrencilerin yaklaşan sınav için çalışmaları konusunda ısrarcıydı.)
- The customer was insistent on speaking with a manager to resolve their issue. (Müşteri, konularını çözmek için bir yöneticiyle konuşmakta ısrarcıydı.)
- The company was insistent on hiring someone with a lot of experience for the job. (Şirket, iş için çok deneyime sahip birini işe almada ısrarcıydı.)
- The parent was insistent that their child apologize for their behavior. (Ebeveyn, çocuğunun davranışlarından dolayı özür dilemesi konusunda ısrarcıydı.)
- The lawyer was insistent on finding evidence to prove their client’s innocence. (Avukat, müvekkilinin masumiyetini kanıtlamak için delil bulmakta ısrarcıydı.)
- The company was insistent on reducing costs to increase profits. (Şirket, karlarını artırmak için maliyetleri azaltmakta ısrarcıydı.)
- The teacher was insistent that the students turn in their assignments on time. (Öğretmen, öğrencilerin ödevlerini zamanında teslim etmeleri konusunda ısrarcıydı.)
- The coach was insistent on teaching the players new strategies for the game. (Antrenör, oyunda yeni stratejiler öğretmekte ısrarcıydı.)
Hemen Yorum Yaz