İnsincere İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnsincere İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sinsere – İngilizce Örnek Cümleler ve Türkçe Anlamları

Sinsere: samimiyetsiz, ikiyüzlü, sahtekar

  1. He gave me an insincere compliment. (Bana samimiyetsiz bir iltifat verdi.)
  2. I could tell by her insincere smile that she didn’t really mean what she said. (Söylediği şeyi gerçekten hissetmediğini insansız bir gülümsemeden anladım.)
  3. He made an insincere apology for his mistake. (Hatası için samimiyetsiz bir özür diledi.)
  4. She gave me an insincere apology just to get out of trouble. (Sadece sıkıntıdan kurtulmak için bana samimiyetsiz bir özür diledi.)
  5. His insincere promises always turned out to be empty words. (Samimiyetsiz sözleri her zaman boş vaatlerle sonuçlandı.)
  6. She was insincere about her feelings towards him. (Ona karşı hissettikleri konusunda samimiyetsizdi.)
  7. The insincere salesperson tried to sell me a product I didn’t need. (Samimiyetsiz satıcı bana ihtiyacım olmayan bir ürün satmaya çalıştı.)
  8. He gave an insincere apology just to save face. (Sadece yüzünü kurtarmak için samimiyetsiz bir özür diledi.)
  9. The politician’s insincere promises failed to win over the voters. (Politikacının samimiyetsiz vaatleri seçmenleri kazanmayı başaramadı.)
  10. Her insincere attitude made it hard for people to trust her. (Samimiyetsiz tutumu insanların ona güvenmesini zorlaştırdı.)
  11. He had an insincere tone in his voice that made me question his sincerity. (Ses tonunda samimiyetsiz bir şeyler vardı, bu da samimiyetine şüpheyle yaklaşmama neden oldu.)
  12. She gave him an insincere smile before walking away. (Uzaklaşmadan önce ona insansız bir gülümseme verdi.)
  13. The insincere salesman was only interested in making a quick buck. (Samimiyetsiz satıcı sadece çabucak para kazanmaya ilgi duyuyordu.)
  14. His insincere apology did little to mend the broken relationship. (Samimiyetsiz özrü bozulan ilişkiyi tamir etmeye pek yardımcı olmadı.)
  15. The insincere praise from her boss made her feel uncomfortable. (Patronunun samimiyetsiz övgüsü onu rahatsız etti.)
  16. He gave an insincere promise to try and avoid the consequences of his actions. (Eylemlerinin sonuçlarından kaçınmak için samimiyetsiz bir söz verdi.)
  17. Her insincere apology lacked any real remorse for what she had done. (Yaptığı şey için gerçek bir pişmanlık duymayan samimiyetsiz bir

özür diledi.)
18. The insincere compliment from her ex-boyfriend made her suspicious of his intentions. (Eski sevgilisinin samimiyetsiz iltifatı, niyetleri konusunda şüphelenmesine neden oldu.)

  1. He had an insincere smile on his face while he lied to me. (Bana yalan söylerken yüzünde samimiyetsiz bir gülümseme vardı.)
  2. Her insincere promises never came to fruition, leaving those who trusted her disappointed. (Samimiyetsiz vaatleri hiçbir zaman gerçekleşmedi, ona güvenenleri hayal kırıklığına uğrattı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.