İnsidious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnsidious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnsidious Nedir?

İnsidious, Türkçe karşılığı olarak “şeytani” veya “gizli” anlamına gelmektedir. Bu kelime, genellikle karanlık veya ürkütücü bir şekilde kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. The insidious sound of footsteps echoed through the empty hallway. (Boş koridorda yankılanan şeytani adımların sesi)
2. The disease had an insidious onset and was difficult to detect. (Hastalık şeytani bir başlangıç ​​noktasına sahipti ve tespit etmek zordu)
3. The insidious whispers of the wind added to the eerie atmosphere. (Rüzgarın şeytani fısıltıları, ürkütücü atmosfere ekledi)
4. The insidious influence of the cult leader slowly began to take hold. (Kült liderinin şeytani etkisi yavaşça hakim olmaya başladı)
5. The insidious plot to overthrow the government was finally exposed. (Hükümeti devirmek için şeytani bir komplo sonunda ortaya çıktı)
6. The insidious nature of addiction makes it difficult to break free. (Bağımlılığın şeytani doğası, serbest kalmayı zorlaştırır)
7. The insidious smile on his face made me feel uneasy. (Yüzündeki şeytani gülümseme beni huzursuz etti)
8. The insidious effects of social media can lead to anxiety and depression. (Sosyal medyanın şeytani etkileri, kaygı ve depresyona yol açabilir)
9. The insidious predator silently stalked its prey through the forest. (Şeytani avcı sessizce ormanın içinde avını izledi)
10. The insidious lies of the politician were eventually exposed to the public. (Politikacının şeytani yalanları sonunda halka açığa çıktı)
11. The insidious temptation to cheat on the exam was hard to resist. (Sınavda kopya çekme şeytani bir baştan çıkarıcılık olarak dirençliydi)
12. The insidious power of the dark side lured him in. (Karanlık tarafın şeytani gücü onu cezbetti)
13. The insidious whisper of doubt crept into her mind. (Şüphenin şeytani fısıltısı zihnine sızdı)
14. The insidious growth of the tumor was difficult to detect at first. (Tümörün şeytani büyümesi ilk başta tespit etmek zordu)
15. The insidious voice in her head told her to do something she knew was wrong. (Kafasındaki şeytani ses, yapacağı şeyin yanlış olduğunu bildiği bir şey yapmasını söyledi)
16. The insidious plan to take over the company was foiled by a whistleblower. (Şirketi ele geçirmek için şeytani bir plan, bir ihbarcı tarafından

ifşa edildi)
17. The insidious behavior of the abusive partner was not apparent to those around them. (Kötüye kullanan partnerin şeytani davranışı, etrafındakilere açık değildi)

18. The insidious propaganda spread by the government had a dangerous impact on society. (Hükümet tarafından yayılan şeytani propaganda, toplum üzerinde tehlikeli bir etkiye sahipti)
19. The insidious power of addiction can destroy a person’s life. (Bağımlılığın şeytani gücü, bir kişinin hayatını mahvedebilir)
20. The insidious monster lurked in the shadows, waiting to strike. (Şeytani canavar gölgelerde pusuya yatıyor, saldırmayı bekliyordu)