İnside İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Inside: İçeride, İçinde
Inside kelimesi genellikle bir şeyin iç kısmını veya bir yerin içerisini ifade etmek için kullanılır. İşte İngilizce cümlelerde “inside” kelimesinin kullanımı:
- I left my phone inside the house. (Telefonumu evin içinde bıraktım.)
- The cat is hiding inside the box. (Kedi kutunun içinde saklanıyor.)
- He felt a pain inside his chest. (Göğsünde bir ağrı hissetti.)
- The kids were playing inside the classroom. (Çocuklar sınıfın içinde oynuyorlardı.)
- She found a letter inside the envelope. (Zarfın içinde bir mektup buldu.)
- The car’s engine is making strange noises from inside. (Arabanın motorundan içeriden garip sesler geliyor.)
- The store was closed, so we had to shop inside. (Dükkan kapalıydı, bu yüzden içeride alışveriş yapmak zorunda kaldık.)
- I can hear someone moving inside the room. (Odanın içinde birinin hareket ettiğini duyabiliyorum.)
- The cake was soft and fluffy inside. (Kekin içi yumuşak ve kabarık idi.)
- The safe was empty inside. (Kasanın içi boştu.)
- I don’t like being inside on a sunny day. (Güneşli bir günde içeride olmaktan hoşlanmam.)
- She felt like she was dying inside. (İçinde ölüyormuş gibi hissetti.)
- The museum had an exhibit inside a dark room. (Müzenin içinde karanlık bir odada bir sergi vardı.)
- The movie was so scary, I had to watch it with the lights on inside. (Film çok korkunçtu, içeride ışıkları açık izlemek zorunda kaldım.)
- I found a secret compartment inside the bookcase. (Kitaplığın içinde gizli bir bölme buldum.)
- The train was packed inside. (Trenin içi tıklım tıklım doluydu.)
- The fire started inside the kitchen. (Yangın mutfakta içeriden başladı.)
- The painting looked different inside the gallery. (Resim galerinin içinde farklı görünüyordu.)
- I need to clean the inside of the oven. (Fırının içini temizlemem lazım.)
- The cake was burned on the outside but raw on the inside. (Kek dışarıdan yanmış ama içi çiğ kalmıştı.)
- The company has a lot of problems inside that need to be addressed. (Şirketin içinde çözülmesi gereken birçok sorun var.)
- The flowers were wilted inside the vase. (Çiçekler vazoda içeriden solmuştu.)
- I always feel safe inside my house. (Evin içinde her zaman güvende hissederim.)
- The restaurant was much bigger inside than it looked from the outside. (Restoran dışarıdan göründüğünden çok daha büyük içerideydi.)
- I don’t like the smell inside this room. (Bu odanın içindeki kokuyu sevmiyorum.)
- She found a hidden message inside the book. (Kitabın içinde gizli bir mesaj buldu.)
- The band was playing inside the bar. (Grup barda içeride çalıyordu.)
- The storm was raging inside the house. (Fırtına evin içinde şiddetli bir şekilde devam ediyordu.)
- The store had a sale inside for its loyal customers. (Dükkan sadık müşterileri için içeride bir indirim düzenledi.)
- The baby was crying inside the crib. (Bebek beşikte içeride ağlıyordu.)
Hemen Yorum Yaz