İnnocuous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Innocuous Nedir?
Innocuous, zararsız veya zararsız olduğu düşünülen bir şeyi tanımlayan bir sıfattır.
Örnek cümleler:
- The spider in the corner of the room was innocuous. (Odanın köşesindeki örümcek zararsızdı.)
- His comments were innocuous, but they still offended some people. (Yorumları zararsızdı, ama hala bazı insanları incitti.)
- The chemical was innocuous in small amounts, but dangerous in large doses. (Kimyasal madde küçük miktarlarda zararsızdı, ancak büyük dozlarda tehlikeliydi.)
- The toy was designed to be innocuous for young children. (Oyuncak küçük çocuklar için zararsız olarak tasarlandı.)
- The harmless joke made everyone in the room laugh. (Zararsız şaka, odadaki herkesi güldürdü.)
- The plant appeared innocuous, but it was actually poisonous. (Bitki zararsız görünüyordu, ancak aslında zehirliydi.)
- The documentary was informative, yet innocuous. (Belgesel bilgilendiriciydi, ancak zararsızdı.)
- His criticisms were innocuous, but still hurtful. (Eleştirileri zararsızdı, ancak hala inciticiydi.)
- The harmless prank caused a bit of chaos in the office. (Zararsız şaka ofiste biraz kaosa neden oldu.)
- The innocuous question led to a surprising answer. (Zararsız soru şaşırtıcı bir cevaba yol açtı.)
- The insect was innocuous, and even helpful in some ways. (Böcek zararsızdı ve bazı yönleriyle bile faydalıydı.)
- The comedian’s routine was funny, but innocuous. (Komedyenin rutini komikti, ancak zararsızdı.)
- The substance was innocuous on its own, but dangerous when mixed with other chemicals. (Madde tek başına zararsızdı, ancak diğer kimyasallarla karıştırıldığında tehlikeliydi.)
- The painting was beautiful, yet innocuous. (Tablo güzeldi, ancak zararsızdı.)
- The small scratch on the car was innocuous, but still noticeable. (Arabadaki küçük çizik zararsızdı, ancak hala fark ediliyordu.)
- The movie was innocuous, but not very interesting. (Film zararsızdı, ancak çok ilginç değildi.)
- The puppy’s playful behavior was innocuous, but sometimes annoying. (Yavru köpeğin oynak davranışları zararsızdı, ancak bazen sinir bozucuydu.)
- The politician’s speech was innocuous, and failed to make an impact. (Politikacının konuşması zararsızdı ve etki yapamadı.)
- The medicine was innocuous, and had no side effects. (İlaç zararsızdı ve yan etkisi yoktu.)
- The student’s question was innocuous, but the teacher’s answer was not very
helpful. (Öğrencinin sorusu zararsızdı, ancak öğretmenin cevabı pek yardımcı değildi.)
Hemen Yorum Yaz