İnhibit İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnhibit İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnhibit kelimesinin Türkçe anlamı:

İnhibit, bir faaliyeti, bir işlemi, bir kimyasal reaksiyonu engellemek, geciktirmek, durdurmak veya sınırlamak anlamlarına gelir.

  1. The drug inhibits the growth of cancer cells.

    (Bu ilaç, kanser hücrelerinin büyümesini engeller.)

  2. Fear can inhibit one’s ability to perform well.

    (Korku, birinin iyi performans gösterme yeteneğini engelleyebilir.)

  3. High levels of caffeine can inhibit sleep.

    (Yüksek kafein seviyeleri, uyku düzenini engelleyebilir.)

  4. The noise from construction inhibited my ability to concentrate.

    (İnşaat gürültüsü, konsantre olma yeteneğimi engelledi.)

  5. Certain medications can inhibit the body’s immune response.

    (Bazı ilaçlar, vücudun bağışıklık tepkisini engelleyebilir.)

  6. She tried to inhibit her laughter during the serious meeting.

    (Ciddi toplantı sırasında kahkahasını engellemeye çalıştı.)

  7. The presence of the teacher inhibited the students’ behavior.

    (Öğretmenin varlığı, öğrencilerin davranışlarını engelledi.)

  8. Alcohol can inhibit a person’s judgment.

    (Alkol, bir kişinin karar verme yeteneğini engelleyebilir.)

  9. A lack of confidence can inhibit one’s ability to speak in public.

    (Özgüven eksikliği, birinin topluluk önünde konuşma becerisini engelleyebilir.)

  10. The inhibitor prevented the chemical reaction from occurring.

    (İnhibitör, kimyasal reaksiyonun oluşmasını engelledi.)

  11. The company’s growth was inhibited by financial problems.

    (Şirketin büyümesi, finansal sorunlar nedeniyle engellendi.)

  12. The medication inhibits the production of stomach acid.

    (İlaç, mide asidi üretimini engeller.)

  13. The cold weather inhibited the plant’s growth.

    (Soğuk hava, bitkinin büyümesini engelledi.)

  14. He tried to inhibit his anger in front of his children.

    (Çocukları önünde öfkesini engellemeye çalıştı.)

  15. The law is intended to inhibit illegal activities.

    (Yasa, yasa dışı faaliyetleri engellemek için tasarlanmıştır.)

  16. She had to inhibit her desire to eat the entire cake.

    (Tüm pastayı yeme isteğini engellemek zorunda kaldı.)

  17. The teacher inhibited the student’s creativity by enforcing strict rules.

    (Öğretmen, katı kurallar uygulayarak öğrencilerin yaratıcılığını engelledi.)

  18. The medication inhibits the growth of bacteria.

    (İlaç, bakterilerin büyümesini engeller.)

  19. The presence of the police inhibited the

protesters from causing violence.

(Polisin varlığı, protestocuların şiddet olaylarına sebep olmasını engelledi.)

  1. The enzyme inhibitor blocked the reaction from occurring.

    (Enzim inhibitörü, reaksiyonun oluşmasını engelledi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.