İnhibit İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İnhibit kelimesinin Türkçe anlamı:
İnhibit, bir faaliyeti, bir işlemi, bir kimyasal reaksiyonu engellemek, geciktirmek, durdurmak veya sınırlamak anlamlarına gelir.
-
The drug inhibits the growth of cancer cells.
(Bu ilaç, kanser hücrelerinin büyümesini engeller.) -
Fear can inhibit one’s ability to perform well.
(Korku, birinin iyi performans gösterme yeteneğini engelleyebilir.) -
High levels of caffeine can inhibit sleep.
(Yüksek kafein seviyeleri, uyku düzenini engelleyebilir.) -
The noise from construction inhibited my ability to concentrate.
(İnşaat gürültüsü, konsantre olma yeteneğimi engelledi.) -
Certain medications can inhibit the body’s immune response.
(Bazı ilaçlar, vücudun bağışıklık tepkisini engelleyebilir.) -
She tried to inhibit her laughter during the serious meeting.
(Ciddi toplantı sırasında kahkahasını engellemeye çalıştı.) -
The presence of the teacher inhibited the students’ behavior.
(Öğretmenin varlığı, öğrencilerin davranışlarını engelledi.) -
Alcohol can inhibit a person’s judgment.
(Alkol, bir kişinin karar verme yeteneğini engelleyebilir.) -
A lack of confidence can inhibit one’s ability to speak in public.
(Özgüven eksikliği, birinin topluluk önünde konuşma becerisini engelleyebilir.) -
The inhibitor prevented the chemical reaction from occurring.
(İnhibitör, kimyasal reaksiyonun oluşmasını engelledi.) -
The company’s growth was inhibited by financial problems.
(Şirketin büyümesi, finansal sorunlar nedeniyle engellendi.) -
The medication inhibits the production of stomach acid.
(İlaç, mide asidi üretimini engeller.) -
The cold weather inhibited the plant’s growth.
(Soğuk hava, bitkinin büyümesini engelledi.) -
He tried to inhibit his anger in front of his children.
(Çocukları önünde öfkesini engellemeye çalıştı.) -
The law is intended to inhibit illegal activities.
(Yasa, yasa dışı faaliyetleri engellemek için tasarlanmıştır.) -
She had to inhibit her desire to eat the entire cake.
(Tüm pastayı yeme isteğini engellemek zorunda kaldı.) -
The teacher inhibited the student’s creativity by enforcing strict rules.
(Öğretmen, katı kurallar uygulayarak öğrencilerin yaratıcılığını engelledi.) -
The medication inhibits the growth of bacteria.
(İlaç, bakterilerin büyümesini engeller.) -
The presence of the police inhibited the
protesters from causing violence.
(Polisin varlığı, protestocuların şiddet olaylarına sebep olmasını engelledi.)
- The enzyme inhibitor blocked the reaction from occurring.
(Enzim inhibitörü, reaksiyonun oluşmasını engelledi.)
Hemen Yorum Yaz