İngratiating İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İngratiating kelimesinin Türkçe Anlamı:
İngratiating, bir kişinin kendisine yardımcı olması veya kendi amaçlarına ulaşmak için başka bir kişinin hoşuna gitmek veya onun takdirini kazanmaya çalışması anlamına gelir.
Örnek Cümleler:
- She was always ingratiating herself with the boss in the hopes of getting a promotion. (O her zaman terfi almak umuduyla patronun hoşuna gitmek için kendisini beğendirmeye çalışıyordu.)
- He used ingratiating flattery to get the job he wanted. (İstediği işi elde etmek için kendisini beğendirici aşırı iltifat kullanıyordu.)
- She had an ingratiating smile that won everyone over. (Herkesi kazanan kendisine özgü bir gülümsemesi vardı.)
- The salesman had an ingratiating manner that put people at ease. (Satıcı insanları rahatlatan bir tavır sergiledi.)
- The politician was always ingratiating himself with voters to gain their support. (Politikacı seçmenlerin desteğini kazanmak için kendisini beğendiriyordu.)
- He was so ingratiating that I couldn’t help but feel suspicious. (O kadar yalakaydı ki şüphelenmemek imkansızdı.)
- She used ingratiating gestures to try and win the approval of her peers. (Akranlarının onayını kazanmak için yalakalık eden hareketler yaptı.)
- The employee’s ingratiating behavior annoyed his coworkers. (Çalışanın yalakalık eden davranışları iş arkadaşlarını rahatsız etti.)
- The celebrity’s ingratiating mannerisms were seen as insincere by many. (Ünlünün kendisini beğendirici tavırları birçok kişi tarafından samimiyetsiz olarak görüldü.)
- The student was always ingratiating herself with the teacher in order to get better grades. (Öğrenci daha iyi notlar almak için öğretmenin hoşuna gitmek için kendisini beğendirdi.)
- His ingratiating tone made it clear that he was only after something. (Yalakalık eden tonu sadece bir şey istediğini açıkça ortaya koydu.)
- The politician’s ingratiating smile was not enough to convince the voters. (Politikacının kendisini beğendiren gülümsemesi seçmenleri ikna etmek için yeterli değildi.)
- The customer was put off by the salesperson’s ingratiating attitude. (Müşteri satıcının kendisini beğendiren tavrından rahatsız oldu.)
- The boss saw through the employee’s ingratiating behavior and did not give him the promotion. (Patron, çalışanın yalakalık eden davranışlarını fark etti ve ona terfi vermedi.)
- The ingratiating compliments made her uncomfortable. (Yalakalık eden iltifatlar onu rahatsız etti.)
16
- The actor’s ingratiating demeanor made him popular with audiences. (Aktörün kendisini beğendiren tavırları onu seyircilerle popüler yaptı.)
- She always had an ingratiating comment ready for her boss. (Patronu için her zaman kendisini beğendiren bir yorumu hazırdı.)
- The employee’s ingratiating behavior was transparent and made his colleagues uncomfortable. (Çalışanın yalakalık eden davranışları açıktı ve meslektaşlarını rahatsız etti.)
- The politician’s ingratiating campaign was seen as disingenuous by some voters. (Politikacının kendisini beğendiren kampanyası bazı seçmenler tarafından samimiyetsiz olarak görüldü.)
- The coach’s ingratiating personality endeared him to his players. (Antrenörün kendisini beğendiren kişiliği onu oyuncularına sevdirdi.)
Türkçe Karşılıkları:
- Kendisini beğendirmek
- Yalakalık eden
- Herkesi kazanan
- İnsanları rahatlatan
- Kendisini beğendiren
- Şüpheli
- Yalakalık eden
- İş arkadaşlarını rahatsız eden
- Samimiyetsiz
- Kendisini beğendiren
- Sadece bir şey istediğini açıkça ortaya koyan
- Yeterli olmayan
- Müşteriyi rahatsız eden
- Fark edilen
- Rahatsız eden
- Popüler yapan
- Kendisini beğendiren yorumu hazır olan
- Meslektaşlarını rahatsız eden
- Samimiyetsiz olarak görülen
- Oyuncularına sevdiren
Hemen Yorum Yaz