İnfliction İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnfliction İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Infliction

Infliction, birisi ya da bir şeye zarar vermek anlamına gelen bir kelime olarak kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. She was sorry for the infliction she had caused to her family. (Ailesine verdiği zarardan dolayı üzgündü.)
  2. The punishment was seen as an infliction of suffering on the prisoners. (Ceza, mahkumlara acı verme olarak görüldü.)
  3. He didn’t want to inflict pain on his children by telling them the truth. (Gerçeği söyleyerek çocuklarına acı çektirmek istemedi.)
  4. The government’s policies had inflicted great harm on the economy. (Hükümetin politikaları ekonomiye büyük zarar verdi.)
  5. She regretted the infliction of pain on her friend. (Arkadaşına acı verdiği için pişman oldu.)
  6. The injury was an infliction of serious damage to his career. (Yaralanma, kariyerine ciddi zarar veren bir durumdu.)
  7. He didn’t want to be the cause of infliction on others. (Başkalarına zarar vermek istemiyordu.)
  8. The illness was an infliction on her body. (Hastalık, vücuduna bir zarardı.)
  9. The war had inflicted a great deal of suffering on the civilians. (Savaş, sivillere büyük bir acı vermişti.)
  10. The company’s layoffs were an infliction on its employees. (Şirketin işten çıkarmaları, çalışanlarına bir zarar olarak görüldü.)
  11. He didn’t want to inflict any pain on his dog. (Köpeğine herhangi bir acı vermek istemedi.)
  12. The accident had inflicted serious injuries on the passengers. (Kaza, yolculara ciddi yaralar vermişti.)
  13. She didn’t want to be the source of infliction on her colleagues. (Meslektaşlarına zarar vermek istemiyordu.)
  14. The hurricane had inflicted extensive damage on the city. (Kasırga, şehre geniş çapta zarar vermişti.)
  15. He couldn’t bear the infliction of physical pain anymore. (Fiziksel acıya dayanamadı daha fazla.)
  16. The disease had inflicted irreparable damage on his body. (Hastalık, vücuduna onarılamaz bir zarar vermişti.)
  17. She realized that her words had caused an infliction on her friend’s feelings. (Sözlerinin arkadaşının duygularına zarar verdiğini fark etti.)
  18. The earthquake had inflicted massive destruction on the region. (Deprem, bölgeye büyük bir yıkım getirmişti.)
  19. He didn’t want to be the infliction of his wife’s pain anymore. (Artık eşinin acısına sebep olmak istemiyordu.)
  20. The virus had inflicted a lot of suffering on the world. (Virüs, dünyaya büyük bir acı vermişti.)

More Examples:

  1. He couldn’t forgive himself for the infliction of harm on his friend. (Arkadaşına verdiği zarar için kendini affedemedi.)

  2. The coach didn’t want to inflict any injuries on his players during the training. (Antrenmanda oyuncularına herhangi bir yaralanma vermek istemedi.)

  3. The mistake had inflicted a significant loss on the company’s reputation. (Hata, şirketin itibarına önemli bir kayıp olarak yansıdı.)

  4. The terrorist attack had inflicted terror and fear in the hearts of the citizens. (Terör saldırısı, vatandaşların kalplerine korku ve dehşet salmıştı.)

  5. The company’s closure had inflicted a financial burden on its employees. (Şirketin kapanması, çalışanlarına mali bir yük olarak yansıdı.)

  6. The disease had inflicted unbearable pain on her body. (Hastalık, vücudunda dayanılmaz bir acıya sebep oldu.)

  7. The teacher didn’t want to inflict any emotional trauma on his students. (Öğrencilerine herhangi bir duygusal travma yaşatmak istemiyordu.)

  8. The accident had inflicted permanent damage on his leg. (Kaza, bacağına kalıcı bir zarar vermişti.)

  9. She regretted the infliction of pain on her sister during their argument. (Tartışmaları sırasında kardeşine acı verdiği için pişman oldu.)

  10. The hurricane had inflicted a lot of damage on the local businesses. (Kasırga, yerel işletmelere birçok zarar vermişti.)

  11. He didn’t want to be the cause of infliction on his team’s chances of winning. (Takımının kazanma şansına zarar vermek istemiyordu.)

  12. The war had inflicted long-lasting trauma on the soldiers who had participated. (Savaşa katılan askerlerde uzun süreli travmaya neden olmuştu.)

  13. She couldn’t stand the infliction of emotional pain anymore. (Duygusal acıya daha fazla dayanamadı.)

  14. The surgery had inflicted temporary discomfort on her body. (Ameliyat, vücudunda geçici bir rahatsızlık yarattı.)

  15. He didn’t want to inflict any harm on the environment by his actions. (Eylemleriyle herhangi bir zarar vermek istemiyordu.)

  16. The pandemic had inflicted a lot of damage on the world’s economy. (Pandemi, dünya ekonomisine birçok zarar vermişti.)

  17. The coach didn’t want to inflict any emotional distress on his players. (Antrenör, oyuncularına herhangi bir duygusal sıkıntı yaşatmak istemiyordu.)

  18. The accident had inflicted a lot of pain on his family. (Kaza, ailesine birçok acı vermişti.)

  19. She regretted the infliction of harm on her colleague’s career. (Meslektaşının kariyerine verdiği zarardan dolayı pişman oldu.)

  20. The storm had inflicted significant damage on the power lines in the area. (Fırtına, bölgedeki

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.