İnfallible İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnfallible İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Infallible

İngilizce açıklama: incapable of making mistakes or being wrong

İngilizce örnek cümleler:

  1. The computer program is designed to be infallible, but it still has some bugs. (Bilgisayar programı hata yapmaması için tasarlandı, ancak hala bazı hataları var.)
  2. She believed her father was infallible, but he proved her wrong. (Babasının hatasız olduğuna inanıyordu ama yanıldığını kanıtladı.)
  3. The infallible evidence presented in court left no doubt about the defendant’s guilt. (Mahkemede sunulan hatasız deliller, sanığın suçlu olduğu konusunda hiçbir şüphe bırakmadı.)
  4. The CEO’s infallible leadership led the company to great success. (CEO’nun hatasız liderliği şirketi büyük başarıya yönlendirdi.)
  5. Some people believe that the Bible is infallible and should be taken literally. (Bazı insanlar, Kutsal Kitap’ın hatasız olduğuna ve harfiyen alınması gerektiğine inanırlar.)
  6. The new security system is supposed to be infallible, but we’ll have to wait and see. (Yeni güvenlik sistemi hatasız olması gerekiyor, ancak bekleyip görmemiz gerekecek.)
  7. His memory was infallible; he could remember every detail of the conversation. (Hafızası hatasızdı; konuşmanın her ayrıntısını hatırlayabilirdi.)
  8. The infallible logic of mathematics allows us to solve complex problems. (Matematiğin hatasız mantığı, karmaşık problemleri çözmeyi mümkün kılar.)
  9. Despite her infallible reputation, the expert made a mistake in her analysis. (Hatasız ününe rağmen, uzman analizinde bir hata yaptı.)
  10. The Pope is believed to be infallible in matters of doctrine and morals. (Papa, öğreti ve ahlaki konularda hatasız olduğuna inanılır.)
  11. The infallible guidance of the teacher helped the students achieve their goals. (Öğretmenin hatasız rehberliği, öğrencilerin hedeflerine ulaşmalarına yardımcı oldu.)
  12. The infallible precision of the surgeon’s hand saved the patient’s life. (Cerrahın elinin hatasız hassasiyeti, hastanın hayatını kurtardı.)
  13. The infallible reliability of the product made it a best-seller. (Ürünün hatasız güvenilirliği, onu en çok satan yaptı.)
  14. He had an infallible sense of direction and never got lost. (Yön duygusu hatasızdı ve asla kaybolmazdı.)
  15. The infallible instincts of the detective led him to the culprit. (Polisin hatasız içgüdüleri, suçluyu bulmasını sağladı.)
  16. The infallible quality control process ensured that every product met the highest standards. (Hatasız kalite kontrol süreci, her ürünün

yüksek standartları karşıladığından emin oldu.)
17. The infallible honesty of the witness made the jury believe his testimony. (Tanığın hatasız dürüstlüğü, jürinin ifadesine inanmasını sağladı.)

  1. The infallible intuition of the psychic allowed her to predict the future with accuracy. (Medyumun hatasız sezgisi, geleceği doğrulukla tahmin etmesine olanak sağladı.)
  2. The infallible memory of the historian helped him write a comprehensive account of the events. (Tarihçinin hatasız hafızası, olayların kapsamlı bir anlatısını yazmasına yardımcı oldu.)
  3. The infallible wisdom of the elder guided the community through difficult times. (Yaşlıların hatasız bilgeliği, topluluğu zor zamanlardan geçirirken yönlendirdi.)

(Türkçe karşılıklarını bold ve yeşil renkli yazdım.)

Not: Türkçe karşılıkların anlamlarını tam olarak yansıtmayabilir, sadece cümledeki kullanımına göre belirtilmiştir.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.