İnduce İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnduce İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnduce

İnduce, birini bir şey yapmaya veya hissetmeye teşvik etmek veya zorlamak anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. He tried to induce his friend to come with him to the party. (Arkadaşını partide onunla gelmeye ikna etmeye çalıştı.)
  2. The medicine can induce drowsiness. (İlaç uyku hali oluşturabilir.)
  3. The company used a new marketing strategy to induce more sales. (Şirket daha fazla satış yapmak için yeni bir pazarlama stratejisi kullandı.)
  4. The mother tried to induce her baby to eat some food. (Anne, bebeğinin biraz yemek yemesini teşvik etmeye çalıştı.)
  5. The teacher used a reward system to induce better behavior in her students. (Öğretmen öğrencilerinde daha iyi davranışlar göstermelerini sağlamak için bir ödül sistemi kullandı.)
  6. The smell of fresh bread can induce hunger. (Taze ekmek kokusu açlığı tetikleyebilir.)
  7. The coach induced his players to give their best performance. (Antrenör oyuncularını en iyi performanslarını sergilemeleri için teşvik etti.)
  8. The speaker tried to induce his audience to take action. (Konuşmacı izleyicilerini harekete geçirmeye çalıştı.)
  9. The music can induce a feeling of relaxation. (Müzik rahatlama hissi uyandırabilir.)
  10. The company induced its employees to work overtime by offering them extra pay. (Şirket, ek ödeme yaparak çalışanlarını fazla mesai yapmaya teşvik etti.)
  11. The advertisement induced many people to buy the new product. (Reklam yeni ürünü satın almaya birçok kişiyi teşvik etti.)
  12. The doctor induced labor in the pregnant woman. (Doktor, hamile kadında doğumu başlatmak için müdahale etti.)
  13. The politician tried to induce support from the undecided voters. (Politikacı kararsız seçmenlerden destek sağlamaya çalıştı.)
  14. The scent of lavender can induce calmness. (Lavanta kokusu sakinlik hissi yaratabilir.)
  15. The coach induced his team to work together to achieve their goal. (Antrenör, takımının hedeflerine ulaşmak için birlikte çalışmalarını sağladı.)
  16. The hypnotist induced a trance in his subject. (Hipnotizmacı konusunda hipnoz durumuna soktu.)
  17. The actor induced laughter from the audience with his comedy routine. (Aktör komedi rutiniyle izleyicilerde kahkaha yarattı.)
  18. The researcher induced stress in the participants to study its effects on the body. (Araştırmacı, katılımcılarda stres oluşturarak vücut üzerindeki etkilerini inceledi.)
  19. The smell of fresh coffee can induce wakefulness. (Taze kahve kokusu uyanıklık hissi yaratabilir.)
  20. The company induced customer loyalty by offering exclusive discounts. (Şirket özel

indirimler sunarak müşteri sadakatini sağladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.