İndoctrination İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Indoctrination
Indoctrination, bir düşünce ya da inancın baskı ya da manipülasyon yoluyla başka bir kişiye dayatılmasıdır.
- The cult leader used indoctrination techniques to control his followers. (Kült lideri, takipçilerini kontrol etmek için öğretiye dayalı teknikler kullandı.)
- Children in some countries are subjected to religious indoctrination at a young age. (Bazı ülkelerde çocuklar genç yaşta dini öğretiye maruz kalırlar.)
- The government’s propaganda campaign aimed at indoctrinating the population with nationalist ideology. (Hükümetin milliyetçi ideolojiyle halkı öğretmeyi amaçlayan propaganda kampanyası.)
- The group’s indoctrination methods were so effective that members were willing to die for their cause. (Grubun öğreti yöntemleri o kadar etkiliydi ki üyeler sebep uğruna ölmeye bile hazırdılar.)
- The parents were accused of indoctrinating their children with extremist beliefs. (Ebeveynler, çocuklarına aşırı görüşleri öğretmekle suçlandılar.)
- The religious leader’s indoctrination of his followers led to a mass suicide. (Dini liderin takipçilerine yaptığı öğreti, bir toplu intihara neden oldu.)
- The school’s indoctrination of students with a particular political agenda was criticized by some parents. (Okulun öğrencilere belirli bir siyasi ajandayla öğreti vermesi bazı ebeveynler tarafından eleştirildi.)
- The extremist group used indoctrination to brainwash young people into joining their cause. (Aşırı grup, gençleri sebep uğruna katılmaya zihinlerini yıkamak için öğreti kullandı.)
- The government’s indoctrination of soldiers was intended to make them obedient and loyal to the state. (Askerlerin öğretiyle hükümetin amacı, onları devlete itaatkâr ve sadık hale getirmekti.)
- The religious school’s indoctrination of its students was so complete that they were unable to question the teachings. (Dini okulun öğrencilerine yaptığı öğreti, öğretileri sorgulayamayacak kadar tamdı.)
- The cult’s indoctrination techniques were designed to isolate members from their families and friends. (Kültün öğreti teknikleri, üyeleri ailelerinden ve arkadaşlarından izole etmek için tasarlanmıştı.)
- The government’s indoctrination of citizens with propaganda had a profound effect on public opinion. (Hükümetin propaganda yoluyla vatandaşlara öğretmesi, kamuoyu üzerinde derin etki yaptı.)
- The group’s indoctrination of new members was carefully planned and executed. (Grubun yeni üyelerine öğretisi dikkatle planlandı ve uygulandı.)
- The teacher’s indoctrination of his students with his own political beliefs
- The organization’s indoctrination tactics involved strict adherence to a particular doctrine. (Organizasyonun öğreti taktikleri, belirli bir doktrine sıkı bir şekilde uymayı gerektiriyordu.)
- The parents were accused of indoctrinating their children with racist attitudes. (Ebeveynler, çocuklarına ırkçı tutumlar öğretmekle suçlandılar.)
- The cult’s indoctrination techniques were so powerful that members were afraid to leave the group. (Kültün öğreti teknikleri o kadar güçlüydü ki üyeler gruplarından ayrılmaktan korkuyorlardı.)
- The government used indoctrination to control the media and shape public opinion. (Hükümet, medyayı kontrol etmek ve kamuoyunu şekillendirmek için öğreti kullanıyordu.)
- The school’s indoctrination of students with a particular religious belief was criticized by some parents. (Okulun belirli bir dini inançla öğrencilere öğretisi bazı ebeveynler tarafından eleştirildi.)
- The group’s indoctrination of new recruits involved intense training and conditioning. (Grubun yeni üyelerine öğretisi yoğun bir eğitim ve koşullandırma gerektiriyordu.)
Hemen Yorum Yaz