İndoctrination İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İndoctrination İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Indoctrination

Indoctrination, bir düşünce ya da inancın baskı ya da manipülasyon yoluyla başka bir kişiye dayatılmasıdır.

  1. The cult leader used indoctrination techniques to control his followers. (Kült lideri, takipçilerini kontrol etmek için öğretiye dayalı teknikler kullandı.)
  2. Children in some countries are subjected to religious indoctrination at a young age. (Bazı ülkelerde çocuklar genç yaşta dini öğretiye maruz kalırlar.)
  3. The government’s propaganda campaign aimed at indoctrinating the population with nationalist ideology. (Hükümetin milliyetçi ideolojiyle halkı öğretmeyi amaçlayan propaganda kampanyası.)
  4. The group’s indoctrination methods were so effective that members were willing to die for their cause. (Grubun öğreti yöntemleri o kadar etkiliydi ki üyeler sebep uğruna ölmeye bile hazırdılar.)
  5. The parents were accused of indoctrinating their children with extremist beliefs. (Ebeveynler, çocuklarına aşırı görüşleri öğretmekle suçlandılar.)
  6. The religious leader’s indoctrination of his followers led to a mass suicide. (Dini liderin takipçilerine yaptığı öğreti, bir toplu intihara neden oldu.)
  7. The school’s indoctrination of students with a particular political agenda was criticized by some parents. (Okulun öğrencilere belirli bir siyasi ajandayla öğreti vermesi bazı ebeveynler tarafından eleştirildi.)
  8. The extremist group used indoctrination to brainwash young people into joining their cause. (Aşırı grup, gençleri sebep uğruna katılmaya zihinlerini yıkamak için öğreti kullandı.)
  9. The government’s indoctrination of soldiers was intended to make them obedient and loyal to the state. (Askerlerin öğretiyle hükümetin amacı, onları devlete itaatkâr ve sadık hale getirmekti.)
  10. The religious school’s indoctrination of its students was so complete that they were unable to question the teachings. (Dini okulun öğrencilerine yaptığı öğreti, öğretileri sorgulayamayacak kadar tamdı.)
  11. The cult’s indoctrination techniques were designed to isolate members from their families and friends. (Kültün öğreti teknikleri, üyeleri ailelerinden ve arkadaşlarından izole etmek için tasarlanmıştı.)
  12. The government’s indoctrination of citizens with propaganda had a profound effect on public opinion. (Hükümetin propaganda yoluyla vatandaşlara öğretmesi, kamuoyu üzerinde derin etki yaptı.)
  13. The group’s indoctrination of new members was carefully planned and executed. (Grubun yeni üyelerine öğretisi dikkatle planlandı ve uygulandı.)
  14. The teacher’s indoctrination of his students with his own political beliefs
  1. The organization’s indoctrination tactics involved strict adherence to a particular doctrine. (Organizasyonun öğreti taktikleri, belirli bir doktrine sıkı bir şekilde uymayı gerektiriyordu.)
  2. The parents were accused of indoctrinating their children with racist attitudes. (Ebeveynler, çocuklarına ırkçı tutumlar öğretmekle suçlandılar.)
  3. The cult’s indoctrination techniques were so powerful that members were afraid to leave the group. (Kültün öğreti teknikleri o kadar güçlüydü ki üyeler gruplarından ayrılmaktan korkuyorlardı.)
  4. The government used indoctrination to control the media and shape public opinion. (Hükümet, medyayı kontrol etmek ve kamuoyunu şekillendirmek için öğreti kullanıyordu.)
  5. The school’s indoctrination of students with a particular religious belief was criticized by some parents. (Okulun belirli bir dini inançla öğrencilere öğretisi bazı ebeveynler tarafından eleştirildi.)
  6. The group’s indoctrination of new recruits involved intense training and conditioning. (Grubun yeni üyelerine öğretisi yoğun bir eğitim ve koşullandırma gerektiriyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.