İndivisibly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İndivisibly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Indivisibly kelimesi

İndivisibly kelimesi, “bölünemez bir şekilde” veya “ayrılmaz bir şekilde” anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. The bond between the two brothers was indivisible. (İki kardeş arasındaki bağ bölünemezdi.)
  2. The community worked indivisibly to build a new school. (Topluluk yeni bir okul yapmak için ayrılmaz bir şekilde çalıştı.)
  3. The puzzle was designed to be indivisible, with all pieces interlocking. (Bu bulmaca, tüm parçaların birbirine geçtiği ayrılamaz bir şekilde tasarlanmıştı.)
  4. The twins had an indivisible bond that couldn’t be broken. (İkizler arasında kırılamayan bir ayrılmaz bağ vardı.)
  5. The team worked indivisibly to complete the project on time. (Ekip, projeyi zamanında tamamlamak için ayrılmaz bir şekilde çalıştı.)
  6. The fabric was woven indivisibly, creating a strong and durable material. (Kumaş, güçlü ve dayanıklı bir malzeme oluşturan ayrılamaz bir şekilde dokunmuştu.)
  7. The two countries had an indivisible agreement that they would always support each other. (İki ülke, her zaman birbirlerini destekleyecekleri ayrılamaz bir anlaşmaya sahipti.)
  8. The singer and songwriter had an indivisible connection, collaborating on many successful projects. (Şarkıcı ve söz yazarı, birçok başarılı proje için birlikte çalıştıkları ayrılamaz bir bağa sahipti.)
  9. The team was indivisible, with each member contributing equally to the success of the project. (Ekip, her üyenin projenin başarısına eşit katkı sağladığı ayrılamazdı.)
  10. The puzzle pieces fit together indivisibly, creating a beautiful image. (Bulmaca parçaları birbirine ayrılamaz bir şekilde uyuyordu, güzel bir görüntü oluşturuyordu.)
  11. The two artists created an indivisible masterpiece, combining their talents and styles. (İki sanatçı, yeteneklerini ve tarzlarını birleştirerek ayrılmaz bir başyapıt yarattılar.)
  12. The community was indivisible, coming together to support a local family in need. (Topluluk, ihtiyacı olan bir yerli aileye destek olmak için bir araya gelmişti.)
  13. The friendship between the two women was indivisible, lasting for many years. (İki kadın arasındaki dostluk, birçok yıl boyunca ayrılmaz kaldı.)
  14. The team members worked indivisibly, putting their differences aside to achieve a common goal. (Ekip üyeleri, ortak bir hedefe ulaşmak için farklılıklarını bir kenara bırakarak ayrılmaz bir şekilde çalıştılar.)
  15. The company was built indivisibly, with every employee contributing to

the success and growth of the business. (Şirket, her çalışanın işletmenin başarısı ve büyümesine katkı sağladığı ayrılmaz bir şekilde kurulmuştu.)
16. The love between the couple was indivisible, with their bond only growing stronger over time. (Çift arasındaki sevgi, zamanla daha da güçlenen ayrılmaz bir bağdı.)

  1. The team of scientists worked indivisibly, conducting research and experiments to make groundbreaking discoveries. (Bilim insanları ekibi, çığır açan keşifler yapmak için araştırma ve deneyler yaparak ayrılmaz bir şekilde çalıştı.)
  2. The siblings had an indivisible relationship, with a strong bond that couldn’t be broken by any disagreement or argument. (Kardeşler arasında güçlü bir bağ olan ayrılmaz bir ilişki vardı, hiçbir anlaşmazlık veya tartışma bu bağı kıramazdı.)
  3. The company’s values were indivisible, with every decision and action guided by integrity and honesty. (Şirketin değerleri ayrılmazdı, her karar ve eylem dürüstlük ve samimiyetle yönlendiriliyordu.)
  4. The orchestra played indivisibly, creating a beautiful and harmonious performance. (Orkestra ayrılmaz bir şekilde çaldı, güzel ve uyumlu bir performans oluşturdu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.