İndissoluble İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İndissoluble İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İndissoluble

İndissoluble, “ayrılmaz” veya “çözülemez” anlamına gelir. Bu kelime, bir şeyin ayrılmaz veya bölünemez olduğunu ifade etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. The bond between the two sisters was indissoluble. (İki kız kardeş arasındaki bağlar ayrılmazdı.)
  2. The marriage was considered indissoluble in the eyes of the church. (Evlilik kilise gözünde çözülemez olarak kabul edildi.)
  3. The country’s sovereignty is indissoluble. (Ülkenin egemenliği ayrılmazdır.)
  4. The indissoluble mixture of oil and water was difficult to separate. (Yağ ve suyun çözülemez karışımı ayrılmak zordu.)
  5. The team’s indissoluble bond helped them win the championship. (Takımın ayrılmaz bağı, şampiyonluğu kazanmalarına yardımcı oldu.)
  6. The legal contract was indissoluble once both parties had signed it. (Her iki taraf da imzaladıktan sonra, hukuki sözleşme çözülemezdi.)
  7. The company had an indissoluble partnership with their suppliers. (Şirketin tedarikçileriyle ayrılmaz bir ortaklığı vardı.)
  8. The love between the mother and her child was indissoluble. (Anne ve çocuk arasındaki sevgi ayrılmazdı.)
  9. The indissoluble nature of the chemical made it dangerous to handle. (Kimyasalın çözülemez doğası, ele almak için tehlikeliydi.)
  10. The treaty established an indissoluble alliance between the two countries. (Antlaşma, iki ülke arasında ayrılmaz bir ittifak kurdu.)
  11. The artist’s indissoluble connection with nature was reflected in his work. (Sanatçının doğa ile ayrılmaz bağı, eserlerinde yansıtıldı.)
  12. The friendship between the two men was indissoluble, despite their political differences. (İki adam arasındaki dostluk, siyasi farklılıklarına rağmen çözülemezdi.)
  13. The indissoluble bonds of family are important to many people. (Aile bağları, birçok insan için ayrılmazdır.)
  14. The indissoluble unity of the team was tested during the playoffs. (Takımın ayrılmaz birliği, playofflarda test edildi.)
  15. The scientist discovered an indissoluble connection between the brain and the body. (Bilim adamı, beyin ve vücut arasında çözülemez bir bağlantı keşfetti.)
  16. The indissoluble thread of tradition runs through the fabric of society. (Geleneklerin çözülemez ipliği, toplumun dokusundan geçer.)
  17. The king believed that his authority was indissoluble and absolute.
  1. The company’s indissoluble commitment to quality set it apart from its competitors. (Şirketin kaliteye olan çözülemez taahhüdü, rakiplerinden farklı kıldı.)
  2. The indissoluble bond between the mother and her child is a universal experience. (Anne ve çocuk arasındaki çözülemez bağ, evrensel bir deneyimdir.)
  3. The scientist’s indissoluble curiosity led him to make groundbreaking discoveries. (Bilim adamının çözülemez merakı, çığır açan keşifler yapmasına yol açtı.)

(Türkçe çevirileri cümlelerin sonunda belirtilmiştir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.