İnconsistency İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Inconsistency
İnconsistency, tutarsızlık veya uyumsuzluk anlamına gelir. İşte İngilizce cümlelerde “inconsistency” kelimesinin kullanımına örnekler:
- There is an inconsistency in your story. (Hikayenizde bir uyumsuzluk var.)
- The inconsistency between his actions and his words was striking. (Eylemleri ile sözleri arasındaki uyumsuzluk çarpıcıydı.)
- The company’s inconsistency in applying its own policies led to confusion among employees. (Şirketin kendi politikalarını uygulamadaki tutarsızlığı, çalışanlar arasında karışıklığa yol açtı.)
- The inconsistency of his behavior made it difficult for others to trust him. (Davranışlarındaki tutarsızlık, başkalarının ona güvenmesini zorlaştırdı.)
- The results were marred by inconsistencies in the data. (Sonuçlar, verilerdeki tutarsızlıklar nedeniyle bozuldu.)
- The politician’s inconsistencies were exposed by the media. (Politikacının tutarsızlıkları medya tarafından ortaya çıkarıldı.)
- The report pointed out several inconsistencies in the financial statements. (Rapor, mali tablolardaki birkaç tutarsızlığı ortaya koydu.)
- The inconsistency of the weather this year has made it difficult for farmers. (Bu yıl hava durumundaki tutarsızlık, çiftçiler için zorlaştırdı.)
- The inconsistency of the software caused frequent crashes. (Yazılımın tutarsızlığı sık sık çökmesine neden oldu.)
- The inconsistency in his arguments made it hard to take him seriously. (Argümanlarındaki tutarsızlık, onu ciddiye almamızı zorlaştırdı.)
- The inconsistency of the referee’s decisions was frustrating for both teams. (Hakemin kararlarındaki tutarsızlık, her iki takım için de sinir bozucuydu.)
- The inconsistency in his work schedule caused problems for his colleagues. (İş programındaki tutarsızlık, meslektaşları için sorunlara neden oldu.)
- The inconsistency of the product quality led to customer complaints. (Ürün kalitesindeki tutarsızlık, müşteri şikayetlerine yol açtı.)
- The inconsistency in her statements made it hard for the police to solve the case. (Açıklamalarındaki tutarsızlık, polisin davayı çözmesini zorlaştırdı.)
- The inconsistency of the policy across different departments caused confusion. (Farklı departmanlar arasındaki politika tutarsızlığı, karışıklığa neden oldu.)
- The inconsistency in the measurement methods made the experiment invalid. (Ölçüm yöntemlerindeki tutarsızlık, deneyi geçersiz kıldı.)
- The inconsistency of the company’s branding confused customers. (Şirketin markalama tutarsızlığı müşterileri karıştırdı.)
- The inconsistency in his performance raised concerns about his ability to do the job
- The inconsistency in the grading system caused frustration among students. (Notlama sistemindeki tutarsızlık, öğrenciler arasında frustrasyona neden oldu.)
- The inconsistency in the design of the website made it hard to navigate. (Web sitesinin tasarımındaki tutarsızlık, gezinmeyi zorlaştırdı.)
Hemen Yorum Yaz