İnconsequential İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnconsequential İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnconsequential:

Anlamsız, önemsiz, etkisiz

1. His argument was inconsequential and didn’t contribute anything to the discussion. (Argümanı anlamsızdı ve tartışmaya hiçbir şey katmadı.)
2. The mistake was inconsequential and didn’t affect the final outcome. (Hata önemsizdi ve sonucu etkilemedi.)
3. She spent hours worrying about inconsequential details. (O, anlamsız ayrıntılar hakkında saatlerce endişe duydu.)
4. The difference between the two options was inconsequential. (İki seçenek arasındaki fark önemsizdi.)
5. The inconsequential nature of the task made it difficult to find motivation. (İşin önemsiz doğası, motivasyon bulmayı zorlaştırdı.)
6. The tiny crack in the wall was inconsequential and didn’t require any repairs. (Duvarın küçük çatlağı önemsizdi ve herhangi bir onarıma ihtiyaç duymadı.)
7. The inconsequential plot twists in the movie left the audience bored. (Filmin önemsiz konu sapmaları seyirciyi sıktı.)
8. The typo in the email was inconsequential and didn’t change the meaning of the message. (E-postadaki yazım hatası önemsizdi ve mesajın anlamını değiştirmedi.)
9. He dismissed the criticism as inconsequential and unworthy of a response. (Eleştiriyi önemsiz ve yanıtlanmaya değmez olarak reddetti.)
10. The project’s delay was inconsequential and didn’t affect the overall timeline. (Projenin gecikmesi önemsizdi ve genel zaman çizelgesini etkilemedi.)
11. The inconsequential rainfall didn’t relieve the drought conditions. (Önemsiz yağış kuraklık koşullarını hafifletmedi.)
12. The inconsequential mistake on his resume cost him the job. (Önemsiz hata, özgeçmişinde ona işi kaybettirdi.)
13. The color of the decorations was inconsequential and didn’t matter. (Süslemelerin rengi önemsizdi ve önemli değildi.)
14. She couldn’t help but feel frustrated by the inconsequential problems that kept arising. (Sürekli ortaya çıkan önemsiz problemlerden dolayı sinirli hissetmemek için çaresizdi.)
15. The manager’s decision had an inconsequential impact on the team’s performance. (Yöneticinin kararı takımın performansı üzerinde önemsiz bir etkiye sahipti.)
16. The typo in the menu was inconsequential and didn’t affect the dining experience. (Menüdeki yazım hatası önemsizdi ve yeme deneyimini etkilemedi.)
17. The inconsequential nature of the task made it easy to delegate to an intern. (İşin önemsiz doğası, bir stajyerle paylaşmayı kolaylaştırdı.)
18. The decision to change the font size was inconsequential and didn’t improve readability. (Yazı tipi boyutunu değiştirme kararı önemsizdi ve okunabilirliği iyileştirmedi.)
19. The company’s inconsequential donation

to the charity went unnoticed by the public. (Şirketin hayır kurumuna yaptığı önemsiz bağış halk tarafından fark edilmedi.)
20. The minor inconvenience was inconsequential in comparison to the overall success of the project. (Küçük rahatsızlık, projenin genel başarısına kıyasla önemsizdi.)