İncongruously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İncongruously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İncongruously Nedir?

İncongruously, bir durumun beklenmedik bir şekilde uyumsuz veya tutarsız görünmesi anlamına gelir.

Örnek cümleler:

1. Incongruously, the cat sat on top of the fridge.
   (Tuhaf bir şekilde, kedi buzdolabının üstünde oturdu.)

2. The bright pink dress looked incongruous at the funeral.
   (Parlak pembe elbise cenazede uyumsuz göründü.)

3. The modern architecture of the building clashed incongruously with the traditional surroundings.
   (Binanın modern mimarisi geleneksel çevresiyle uyumsuz bir şekilde çakıştı.)

4. The serious news anchor’s bright purple tie looked incongruous on camera.
   (Ciddi haber spikerinin parlak mor kravatı kamerada uyumsuz göründü.)

5. The sight of a clown at a funeral was incongruous and unsettling.
   (Bir cenazede palyaçonun görüntüsü uyumsuz ve rahatsız ediciydi.)

6. The idea of a vegan steakhouse seemed incongruous to many people.
   (Vegan bir steakhouse fikri birçok insan için uyumsuz göründü.)

7. The whimsical artwork stood incongruously in the austere museum.
   (Tuhaf sanat eseri sade müzede uyumsuz duruyordu.)

8. The old-fashioned lamp looked incongruous in the modern apartment.
   (Eski tarz lamba modern dairede uyumsuz göründü.)

9. The classical music performance was incongruous with the rock concert atmosphere.
   (Klasik müzik performansı rock konseri atmosferiyle uyumsuzdu.)

10. The professor’s casual attire was incongruous with the formal occasion.
    (Profesörün rahat kıyafeti resmi duruma uyumsuzdu.)

11. The cheerful tone of the email seemed incongruous with the serious subject matter.
    (E-postanın neşeli tonu ciddi konuyla uyumsuz göründü.)

12. The clown’s makeup looked incongruous without the costume.
    (Palyaçonun makyajı kostüm olmadan uyumsuz göründü.)

13. The expensive sports car looked incongruous parked in front of the dilapidated house.
    (Pahalı spor arabası harap evin önünde park edilmiş uyumsuz göründü.)

14. The delicate china teacups seemed incongruous in the rugged camping setting.
    (Hassas çin çay bardakları vahşi kamp ortamında uyumsuz göründü.)

15. The young child’s use of big words was incongruous with their age.
    (Küçük çocuğun büyük kelimeler kullanması yaşıyla uyumsuzdu.)

16. The antique furniture clashed incongruously with the modern artwork on the walls.
    (Antika mobilyalar duvarlardaki modern sanat eserleriyle uyumsuz bir şekilde çakıştı.)

17. The bright neon sign looked incongruous in the historic town.
    (Parlak neon tabela tarihi kasabada uyumsuz göründü.)

18. The serious lecturer’s joke seemed incongruous with their usual demeanor.
    (Ciddi ders veren kişinin şakası normal tutumuna uyumsuz göründü.)

19. The elegant evening gown was incongruous at the casual beach party.
    (Şık gece elbisesi rahat plaj partisinde uyumsuzdur.)

20. The lively salsa music was incongruous with the quiet library atmosphere.
    (Çok canlı salsa müziği sessiz kütüphane atmosferiyle uyumsuzdu.)