İnauspiciousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnauspiciousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnauspiciousness

İnauspiciousness Türkçe’de “uğursuzluk” anlamına gelir. Genellikle olumsuz bir olay veya durumla ilgili olarak kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. The wedding was plagued with inauspiciousness as it rained heavily all day long. (Düğün, tüm gün şiddetli yağmur nedeniyle uğursuzlukla başladı.)
2. The company’s financial report was a clear sign of inauspiciousness. (Şirketin mali raporu, uğursuzluğun açık bir işaretiydi.)
3. The old abandoned house had an air of inauspiciousness. (Eski terk edilmiş evde bir uğursuzluk havası vardı.)
4. The team’s poor performance was an inauspicious start to the season. (Takımın kötü performansı sezon için uğursuz bir başlangıçtı.)
5. The black cat crossing their path was seen as a sign of inauspiciousness. (Siyah kedinin yolunun kesişmesi uğursuzluk işareti olarak görüldü.)
6. The politician’s scandal was an inauspicious turn in his career. (Politikacının skandalı, kariyerinde uğursuz bir dönüş oldu.)
7. The inauspicious weather caused a delay in the flight schedule. (Uğursuz hava, uçuş programında bir gecikmeye neden oldu.)
8. The ghostly atmosphere of the haunted house was filled with inauspiciousness. (Perili evin hayaletli atmosferi, uğursuzlukla doluydu.)
9. The stock market crash was a harbinger of inauspiciousness for the economy. (Borsa çöküşü, ekonomi için uğursuzluğun habercisiydi.)
10. The inauspicious start of the project led to its eventual failure. (Projenin uğursuz başlangıcı, sonunda başarısızlığına neden oldu.)
11. The superstitious woman believed that breaking a mirror would bring inauspiciousness. (Batıl inançlı kadın, aynayı kırmanın uğursuzluğu getireceğine inanıyordu.)
12. The inauspicious alignment of the planets was believed to bring bad luck. (Gezegenlerin uğursuz hizalanması, şanssızlığı getireceğine inanılıyordu.)
13. The inauspicious news of the company’s bankruptcy spread quickly. (Şirketin iflasına dair uğursuz haber hızla yayıldı.)
14. The inauspicious timing of the storm caused a power outage. (Fırtınanın uğursuz zamanlaması, elektrik kesintisine neden oldu.)
15. The inauspicious presence of a black cloud overshadowed the otherwise sunny day. (Siyah bir bulutun uğursuz varlığı, genelde güneşli bir günü gölgeledi.)
16. The inauspicious tone of the boss’s voice made the employees nervous

17. The inauspicious start to the meeting was a sign that it would not be productive. (Toplantının uğursuz başlangıcı, üretken olmayacağının bir işaretiydi.)
18. The inauspicious results of the experiment showed that the hypothesis was incorrect. (Deneyin uğursuz sonuçları, hipotezin yanlış olduğunu gösterdi.)
19. The inauspicious condition of the car led to its breakdown on the highway. (Arabanın uğursuz durumu, otoyolda arızalanmasına neden oldu.)
20. The inauspicious rumors about the company’s future caused its stock price to plummet. (Şirketin geleceği hakkındaki uğursuz söylentiler, stok fiyatının düşmesine neden oldu.)