İnauspicious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnauspicious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnauspicious

İnauspicious, “uğursuz” anlamına gelen bir sıfattır. İyi şans veya olumlu sonuçlar getirmesi beklenen bir durumun tam tersi olarak sonuçlanması anlamına gelir.

Örnek cümleler:

1. The inauspicious weather ruined our picnic plans. (Uğursuz hava piknik planlarımızı bozdu.)
2. It was an inauspicious start to the new year with so many mishaps happening. (Yeni yıla pek çok talihsizlikle başlamak uğursuzdu.)
3. The inauspicious date was believed to bring bad luck to the couple’s wedding. (Uğursuz tarih, çiftin düğününde şanssızlık getireceğine inanılıyordu.)
4. The team’s inauspicious performance led to their defeat in the championship. (Takımın uğursuz performansı, şampiyonada yenilgilerine neden oldu.)
5. The inauspicious omen of a black cat crossing their path made them nervous. (Siyah bir kedinin yollarını kesmesi, uğursuz bir işaret olarak onları gergin yaptı.)
6. The inauspicious news of her father’s illness made her feel helpless. (Babasının hastalığına dair uğursuz haber onu çaresiz hissettirdi.)
7. The inauspicious atmosphere in the office made it difficult for her to work. (Ofisteki uğursuz hava, çalışmasını zorlaştırdı.)
8. The inauspicious timing of the car breaking down made them miss their flight. (Arabanın bozulmasının uğursuz zamanlaması, uçuşlarını kaçırmalarına neden oldu.)
9. The inauspicious prediction of the fortune teller made him hesitant to take any risks. (Falcının uğursuz kehaneti, herhangi bir risk almaktan çekinmesine neden oldu.)
10. The inauspicious mood of the crowd made the singer nervous before her performance. (Kalabalığın uğursuz tavrı, şarkıcının performansından önce sinirli yapmıştı.)
11. The inauspicious outcome of the meeting disappointed everyone involved. (Toplantının uğursuz sonucu, herkesi hayal kırıklığına uğrattı.)
12. The inauspicious timing of the storm caused widespread damage to the city. (Fırtınanın uğursuz zamanlaması, şehirde yaygın hasara neden oldu.)
13. The inauspicious rumors about the company’s financial troubles worried the employees. (Şirketin mali sıkıntılarıyla ilgili uğursuz söylentiler, çalışanları endişelendirdi.)
14. The inauspicious turn of events led to a tragic ending to the story. (Olayların uğursuz gidişi, hikayenin trajik bir sonla bitmesine neden oldu.)
15. The inauspicious look on his face made her think something was wrong. (Yüzündeki uğursuz ifade, bir şeyler

yanlış gittiğini düşündürdü.)
16. The inauspicious timing of the power outage disrupted their plans for the evening. (Elektrik kesintisinin uğursuz zamanlaması, akşam planlarını aksattı.)

17. The inauspicious start to the project made them doubt their ability to complete it. (Projenin uğursuz başlangıcı, onların tamamlama yeteneğine şüpheyle bakmalarına neden oldu.)
18. The inauspicious location of the hotel made them feel uneasy about staying there. (Otelin uğursuz konumu, orada kalmak konusunda rahatsızlık duymalarına neden oldu.)
19. The inauspicious warning signs made them hesitant to continue hiking in the dangerous terrain. (Uğursuz uyarı işaretleri, tehlikeli arazide yürümeye devam etmek konusunda tereddüt etmelerine neden oldu.)
20. The inauspicious vibes from the haunted house made them decide not to enter. (Hayaletli evden gelen uğursuz enerji, içeri girmeme kararı almalarına neden oldu.)