İmperceptibly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmperceptibly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmperceptibly Nedir?

İmperceptibly, “fark edilmez, algılanamaz” anlamına gelen bir İngilizce kelime. Bir şeyin çok yavaş ya da çok hafif şekilde gerçekleşmesi nedeniyle algılanamaz olduğunu ifade eder.

Örnek Cümleler:

1. The temperature in the room dropped imperceptibly, but enough to make me shiver. (Oda sıcaklığı imperceptibly düştü, ama beni üşütecek kadar)
2. Over time, the color of the leaves imperceptibly changed from green to yellow. (Zamanla, yaprakların rengi imperceptibly yeşilden sarıya döndü.)
3. The sun had set imperceptibly while we were deep in conversation. (Konuşurken güneş imperceptibly battı.)
4. She moved her hand imperceptibly under the table to signal me. (Bana işaret vermek için masanın altında elini imperceptibly hareket ettirdi.)
5. The sound of the waves crashing against the shore grew imperceptibly louder. (Dalgaların sahile vurması sesi imperceptibly daha yüksek hale geldi.)
6. The old man’s health was deteriorating imperceptibly. (Yaşlı adamın sağlığı imperceptibly kötüleşiyordu.)
7. The sun was rising imperceptibly over the horizon, casting a golden glow on everything. (Güneş ufkun üzerinde imperceptibly yükseliyordu, her şeyi altın rengine boyuyordu.)
8. The mood of the room changed imperceptibly, becoming more somber. (Odanın havası imperceptibly değişti, daha hüzünlü bir hale geldi.)
9. The cat crept imperceptibly closer to the mouse, waiting for the right moment to pounce. (Kedi imperceptibly fareye yaklaştı, doğru anı bekliyordu.)
10. The scent of flowers in the air grew imperceptibly stronger as we approached the garden. (Bahçeye yaklaştıkça havada çiçek kokusu imperceptibly daha güçlendi.)
11. The building’s foundation had been eroding imperceptibly for years, until it collapsed. (Bina temeli yıllardır imperceptibly çürümüştü, nihayetinde çöktü.)
12. The change in policy happened imperceptibly, with no announcement or fanfare. (Politikadaki değişim imperceptibly gerçekleşti, hiçbir duyuru ya da kutlama olmadı.)
13. His grip on the steering wheel tightened imperceptibly as the car skidded on the wet road. (Araba ıslak yolda kayarken, direksiyona olan tutuşu imperceptibly sıkılaştı.)
14. The room was imperceptibly darker than usual, but enough to notice. (Oda normalden imperceptibly daha karanlık gibiydi, ama fark edilebilecek kadar.)
15. The clouds in the sky moved imperceptibly, but eventually covered the sun completely. (Gökyüzündeki bulutlar imperceptibly hareket etti, ama sonunda güne

şi tamamen kapladılar.)
16. The computer program had been slowing down imperceptibly, until it finally crashed. (Bilgisayar programı imperceptibly yavaşlamıştı, nihayetinde çöktü.)

17. The smile on her face faded imperceptibly, as if she had just remembered something sad. (Yüzündeki gülümseme imperceptibly solmaya başladı, sanki üzücü bir şeyi hatırlamış gibi.)
18. The two teams were evenly matched, with neither gaining an imperceptible advantage. (İki takım da eşit güçteydi, imperceptibly birinin avantajı yoktu.)
19. The forest was imperceptibly changing as we walked deeper into it, with new plants and animals appearing. (Ormana daha derinlere doğru yürüdükçe imperceptibly değişiyordu, yeni bitki ve hayvanlar ortaya çıkıyordu.)
20. The clock ticked imperceptibly in the background, marking the passage of time. (Saat arka planda imperceptibly tik tak ediyordu, zamanın akışını belirleyerek.)