İmpecunious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmpecunious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmpecunious Nedir?

İmpecunious, kelime anlamı olarak parasız veya yoksul anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. John was so impecunious that he couldn’t afford to pay the rent. (John o kadar yoksuldur ki, kirasını ödeyemiyor.)
  2. I’m afraid I’m impecunious at the moment and can’t afford to go out with you. (Maalesef şu anda yoksulum ve seninle çıkmayı karşılayamam.)
  3. Being impecunious is not a crime, but it can be a huge struggle. (Yoksulluk suç değildir, ama büyük bir mücadele olabilir.)
  4. She was born into an impecunious family and had to work hard to make ends meet. (O, yoksul bir aileye doğdu ve geçimini sağlamak için sıkı çalışmak zorunda kaldı.)
  5. The impecunious student couldn’t afford to buy the textbooks for his classes. (Yoksul öğrenci, sınıfları için ders kitaplarını alacak parası olamadı.)
  6. The impecunious man had to rely on charity for his survival. (Yoksul adam hayatta kalmak için yardıma bağımlı kalmak zorunda kaldı.)
  7. She felt embarrassed to tell her friends that she was impecunious. (Arkadaşlarına yoksul olduğunu söylemek utanç verici hissetti.)
  8. The impecunious artist had to sell his paintings on the street to make a living. (Yoksul sanatçı, geçimini sağlamak için resimlerini sokakta satmak zorunda kaldı.)
  9. The impecunious family had to choose between paying for food or medicine. (Yoksul aile yiyecek veya ilaç için ödeme yapmak arasında seçim yapmak zorunda kaldı.)
  10. The impecunious couple couldn’t afford to go on a honeymoon after their wedding. (Yoksul çift, düğünlerinden sonra balayına gitmeyi karşılayamadı.)
  11. Despite being impecunious, she managed to save enough money to buy a small house. (Yoksol olmasına rağmen, küçük bir ev satın almak için yeterli para biriktirmeyi başardı.)
  12. The impecunious farmer struggled to make a living from his small plot of land. (Yoksul çiftçi küçük arazisinden geçimini sağlamak için mücadele etti.)
  13. The impecunious traveler had to sleep in the streets because he couldn’t afford a hotel room. (Yoksul gezgin otel odası karşılayamadığı için sokakta uyumak zorunda kaldı.)
  14. The impecunious family couldn’t afford to send their children to school. (Yoksul aile, çocuklarını okula göndermeyi karşılayamadı.)
  15. The impecunious musician had to play on the street for tips. (Yoksul müzisyen bahşiş için sokakta çalmak zorunda kaldı.)
  16. The impecunious artist had to sell

his belongings to pay for his rent. (Yoksul sanatçı, kirasını ödemek için eşyalarını satmak zorunda kaldı.)
17. The impecunious family had to rely on government aid to survive. (Yoksul aile hayatta kalmak için hükümet yardımına bağımlı kalmak zorunda kaldı.)

  1. The impecunious student couldn’t afford to participate in extracurricular activities. (Yoksul öğrenci, okul dışı etkinliklere katılmayı karşılayamadı.)
  2. The impecunious couple had to postpone their wedding because they couldn’t afford to pay for it. (Yoksul çift, düğünlerini karşılayamadıkları için ertelemek zorunda kaldılar.)
  3. The impecunious entrepreneur had to start his business from scratch because he couldn’t get a loan from the bank. (Yoksul girişimci, bankadan kredi alamadığı için işine sıfırdan başlamak zorunda kaldı.)

(Türkçe çeviriler yukarıda İngilizce cümlelerin yanında belirtilmiştir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.