İdiom İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İdiom İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İdiomlar ile İlgili Cümleler

İdiomlar, birçok insanın dil öğrenirken karşılaştığı zorluklardan biridir. Birçok idiom, kelime anlamından farklı bir anlama sahiptir. Aşağıda, birkaç İngilizce idiomun Türkçe anlamı ve kullanım örnekleri yer almaktadır:

  1. Break a leg: Şans dilemek.
  • I hope you break a leg in your audition. (Umuyorum ki seçmelilerinde şanslısın.)
  1. Bite the bullet: Zor bir karar almak veya zorlu bir durumla başa çıkmak.
  • I know it’s hard, but you need to bite the bullet and tell her the truth. (Biliyorum zor, ama gerçeği söylemek için cesaretinizi toplamanız gerekiyor.)
  1. Cost an arm and a leg: Çok pahalı olmak.
  • That new car must have cost you an arm and a leg. (Yeni arabana çok para ödediğine eminim.)
  1. Hit the nail on the head: Doğruyu söylemek veya doğruyu tahmin etmek.
  • You hit the nail on the head. That’s exactly what I was thinking. (Doğruyu söyledin. Tam da aklımdaki şey buydu.)
  1. Let the cat out of the bag: Sırrı açıklamak.
  • Don’t let the cat out of the bag about the surprise party. (Sürpriz partisiyle ilgili sırrı açıklama.)
  1. On the ball: Dikkatli veya hazırlıklı olmak.
  • She’s always on the ball, so I’m sure she’ll be ready for the meeting. (Her zaman hazırlıklı olduğu için toplantıya hazır olacağından eminim.)
  1. Pull someone’s leg: Şaka yapmak.
  • Don’t worry, I’m just pulling your leg. (Endişelenme, sadece şaka yapıyorum.)
  1. The ball is in your court: Sıra sende.
  • I’ve given you all the information you need. Now, the ball is in your court. (Sana ihtiyacın olan tüm bilgileri verdim. Şimdi sıra sende.)
  1. Under the weather: Hasta olmak.
  • I can’t come to work today. I’m feeling a little under the weather. (Bugün işe gelemiyorum. Biraz hasta hissediyorum.)
  1. Break the ice: İlk adımı atmak veya buzları eritmek.
  • Let’s play

a game to break the ice and get to know each other. (Birbirimizi tanımak ve buzları eritmek için bir oyun oynayalım.)

  1. Cut to the chase: Konuyu direkt olarak ele almak.
  • Let’s cut to the chase and talk about the real issue. (Konuyu direkt olarak ele alalım ve gerçek sorundan konuşalım.)
  1. Get cold feet: Korkmak veya çekinmek.
  • I was planning to ask her out, but I got cold feet at the last minute. (Onu dışarı çıkarmayı planlıyordum ama son dakikada korktum.)
  1. Hit the hay: Uyumak.
  • I’m exhausted. I think it’s time to hit the hay. (Çok yorgunum. Sanırım uyuma vakti geldi.)
  1. In hot water: Sorunlu veya zor durumda olmak.
  • He’s in hot water with his boss for missing the deadline. (Patronu tarafından süresi geçtiği için sorunlu bir durumda.)
  1. Jump the gun: Acele etmek veya çok erken davranmak.
  • Don’t jump the gun on the project. We need to make sure everything is in order first. (Projeyle ilgili acele etme. Önce her şeyin düzgün olduğundan emin olmamız gerekiyor.)
  1. Kick the bucket: Ölmek.
  • He was so old that everyone knew he would kick the bucket soon. (Çok yaşlıydı, herkes onun yakında öleceğini biliyordu.)
  1. On thin ice: Riskli bir durumda olmak veya tehlikeli bir şey yapmak.
  • You’re on thin ice with the boss for being late so often. (Sık sık geç kaldığın için patronunla riskli bir durumdasın.)
  1. Piece of cake: Çok kolay bir şey.
  • That test was a piece of cake. I knew all the answers. (O test çok kolaydı. Tüm cevapları biliyordum.)
  1. Spill the beans: Sırrı açıklamak.
  • Don’t spill the beans about the surprise party. (Sürpriz partisi hakkında sırrı açıklama.)
  1. Take the bull by the horns: Sorunu ele almak ve çözmek.
  • It’s time to take the bull by the horns and deal with the problem once and for all. (Sorunu ele almanın ve bir kerede çözmenin zamanı geldi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.