İce İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İce İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İce (buz)

Buz, sıfır derece veya daha düşük sıcaklıklarda suyun katı hali olarak bilinir. İşte, İngilizce cümlelerde “ice” kelimesinin kullanımına örnekler:

1. I like my drink with ice. (Buzlu içecekleri severim.)
2. The lake is frozen solid, and there’s ice everywhere. (Göl tamamen buz tutmuş ve her yer buzlu.)
3. She skated on the ice for hours. (Saatler boyunca buzda kaydı.)
4. He put ice on his injury to reduce the swelling. (Şişmeyi azaltmak için yaralanmasına buz koydu.)
5. The bartender filled the glass with ice before pouring the drink. (Barmen içeceği doldurmadan önce bardağı buzla doldurdu.)
6. They carved the ice into beautiful sculptures. (Buzdan güzel heykeller yaptılar.)
7. The roads are slippery because of the ice. (Yollar buzlu olduğu için kaygan.)
8. I need to buy some ice for the party. (Parti için buz almam gerekiyor.)
9. The ice cream truck comes around every afternoon. (Dondurma arabası her öğleden sonra geliyor.)
10. She gave me a cold look that could freeze ice. (Buz gibi dondurabilecek soğuk bir bakış attı.)
11. He skidded on the ice and fell down. (Buzda kayarak düştü.)
12. We have to scrape the ice off the windshield before we can drive. (Sürmeden önce, camdan buzları kazımamız gerekiyor.)
13. The ice in the cooler melted in the sun. (Soğutucudaki buz güneşte eridi.)
14. They put ice packs on their heads to cool down. (Serinlemek için başlarına buz torbaları koydular.)
15. He ordered a whiskey on the rocks, with plenty of ice. (Bol buzlu, buzlu viski söyledi.)
16. The skiers glided over the smooth ice. (Kayakçılar pürüzsüz buzun üzerinde kaydı.)
17. The Arctic is covered in ice and snow. (Arktik buz ve karla kaplı.)
18. She poured water into the ice tray and put it in the freezer. (Buz kalıbına su doldurdu ve dondurucuya koydu.)
19. The ice rink is open to the public on weekends. (Buz pisti hafta sonları halka açık.)
20. The hockey players slid across the ice, chasing the puck. (Hockey oyuncuları, puck’ı takip ederek buzun üzerinde kaydı.)

İce (dondurmak)

“Ice” kelimesi, aynı zamanda bir şeyi dondurmak anlamında da kullanılır. İşte, İngilizce cümlelerde “ice” kelimesinin bu anlamının kullanımına örnekler:

1. Can you ice the cupcakes for me, please? (Cupcakeleri benim için glazürleyebilir misin?)
2. The cake needs to cool before we can ice it. (Keki glazürlenmeden önce soğuması gerekiyor.)
3. She iced her ankle to reduce the swelling. (Şişmeyi azaltmak için bileğine buz koydu.)
4. We need to ice the drinks before the party. (Partiden önce içecekleri buzla soğutmamız gerekiyor.)
5. He iced his beer before drinking it. (Birayı içmeden önce buzla soğuttu.)
6. The doctor recommended icing the injury every hour. (Doktor yaralanmaya her saat buz koyulmasını önerdi.)
7. The baker iced the cookies with colorful frosting. (Fırıncı renkli glazürle kurabiyeleri süsledi.)
8. She iced the sore muscles after her workout. (Egzersizden sonra ağrıyan kasları buzla soğuttu.)
9. The chef iced the fish to keep it fresh. (Balığı taze tutmak için şef onu buzla soğuttu.)
10. The football player iced his knees after the game. (Futbol oyuncusu maçtan sonra dizlerine buz koydu.)
11. She iced the champagne bottle to celebrate. (Kutlamak için şampanya şişesini buzla soğuttu.)
12. We can ice the watermelon for a refreshing treat. (Serinletici bir atıştırmalık için karpuzu buzla soğutabiliriz.)
13. The bartender iced the martini glass before pouring the drink. (Barmen içeceği doldurmadan önce martini bardağına buz koydu.)
14. She iced the windows to keep them from fogging up. (Camların buğulanmaması için buzla kapladı.)
15. He iced the picnic cooler to keep the food and drinks cold. (Yiyecek ve içecekleri soğuk tutmak için piknik soğutucusuna buz koydu.)
16. The ski resort ices the slopes to make them smooth. (Kayak merkezi, pistleri pürüzsüz hale getirmek için buzla kaplar.)
17. The cocktail recipe calls for iced tea as one of the ingredients. (Kokteyl tarifi, malzemelerden biri olarak buzlu çay istiyor.)
18. The hotel ices the sidewalks to prevent slipping in the winter. (Otel, kışın kaymaları önlemek için kaldırımlara buz koyar.)
19. The coach iced the athlete’s sore muscles to help them recover. (Antrenör, atletin ağrıyan kaslarını buzla soğutarak iyileşmesine yardımcı oldu.)
20. The ice cream shop ices the frozen treats to keep them from melting. (Dondurma dük