Hurt İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Hurt kelimesi
Türkçe Anlamı:
Acıtmak, yaralamak, incitmek, zarar vermek
- The broken glass hurt my foot. (Kırık cam ayağıma zarar verdi.)
- She hurt her knee while playing basketball. (Basketbol oynarken dizini incitti.)
- His comments really hurt my feelings. (Onun yorumları gerçekten beni üzdü.)
- It hurts when I move my arm. (Kolumu hareket ettirdiğimde acıyor.)
- I’m sorry if I hurt you with my words. (Sözlerimle seni incittiğim için özür dilerim.)
- Don’t touch that plant, it can hurt you. (O bitkiye dokunma, seni yaralayabilir.)
- He hurt his back lifting heavy boxes. (Ağır kutuları kaldırırken sırtını incitti.)
- The thought of losing her hurt him deeply. (Onu kaybetme düşüncesi onu derinden üzdü.)
- The betrayal of his friend hurt him a lot. (Arkadaşının ihaneti onu çok incitti.)
- The wound still hurts even after a week. (Yara bir hafta sonra bile hala acıyor.)
- She didn’t mean to hurt your feelings, she was just being honest. (Seni incitmek istemedi, sadece dürüst davrandı.)
- The surgeon warned me that the procedure might hurt a little. (Cerrah, işlemin biraz acıtabileceği konusunda beni uyardı.)
- The fall hurt her ankle badly. (Düşmesi ayak bileğini çok kötü incitti.)
- It hurts me to see you suffer like this. (Senin böyle acı çekmen beni üzüyor.)
- He hurt his reputation with his bad behavior. (Kötü davranışlarıyla reputasyonunu zedeledi.)
- She tried to hide her tears but the pain hurt too much. (Gözyaşlarını saklamaya çalıştı ama acı çok fazlaydı.)
- I can’t believe you would hurt someone just to get what you want. (Sadece istediğin şeyi elde etmek için birisini inciteceğine inanamıyorum.)
- The company’s decision to cut jobs hurt many families. (Şirketin işleri kesme kararı birçok aileyi etkiledi.)
- The car accident hurt both drivers. (Trafik kazası her iki sürücüyü de yaraladı.)
- He hurt his wrist playing tennis. (Tenis oynarken bileğini incitti.)
More examples
- The loss of her beloved pet hurt her deeply. (Sevdiği evcil hayvanını kaybetmek onu derinden üzdü.)
- She hurt her friend’s trust by betraying her secret. (Arkadaşının sırrını ele vererek onun güvenini zedeledi.)
- The company’s decision to close the factory hurt the local economy. (Şirketin fabrikayı kapatma kararı yerel ekonomiye zarar verdi.)
- He didn’t realize that his actions could hurt others. (Diğerlerini incitebilecek davranışlarının farkında değildi.)
- The criticism hurt her self-esteem. (Eleştiriler onun özsaygısını zedeledi.)
- The breakup hurt him more than he expected. (Ayrılık, beklediğinden daha çok onu incitti.)
- She hurt her hand while cooking. (Pişirirken elini incitti.)
- His harsh words hurt her deeply. (Sert sözleri onu derinden üzdü.)
- The loss of his job hurt his family’s finances. (İşini kaybetmek ailesinin mali durumunu zedeledi.)
- It hurts to see him suffer from a chronic illness. (Kronik bir hastalıktan acı çekerken onu görmek çok üzücü.)
Hemen Yorum Yaz