Hue İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hue İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hue:

Türkçe anlamı: Renk tonu, rengin belirli bir yönü

1. Hue is an important factor in the color scheme of a room. (Oda dekorasyonunda, renk düzeninde hue önemli bir faktördür.)
2. The artist experimented with different hues of blue. (Sanatçı, farklı mavi hues deneyler yaptı.)
3. The hue of the sky changed as the sun set. (Güneş battıkça gökyüzünün huesu değişti.)
4. The designer chose a hue of green that complemented the room. (Tasarımcı, odanın tamamlayıcısı olan bir yeşil hue seçti.)
5. The painting was dominated by warm hues of red and orange. (Tablo, sıcak kırmızı ve turuncu huesuyla doluydu.)
6. She decided to paint the room in a cool hue of blue. (Odayı serin bir mavi hueunda boyamaya karar verdi.)
7. The sunset was a beautiful hue of pink and purple. (Günbatımı pembe ve morun güzel bir hueuyla renklenmişti.)
8. The artist mixed different hues of yellow to create the perfect shade. (Sanatçı, mükemmel tonu oluşturmak için farklı sarı huesu karıştırdı.)
9. The flowers were a vibrant hue of pink. (Çiçekler canlı bir pembe hueuyla renklendi.)
10. The dress was a bright hue of green. (Elbise parlak bir yeşil hueunda idi.)
11. The sunset created a warm hue over the ocean. (Günbatımı okyanus üzerinde sıcak bir hue yarattı.)
12. The artist used a subtle hue of purple in the painting. (Sanatçı, tabloda yumuşak bir mor hueu kullandı.)
13. The walls were painted in a soft hue of beige. (Duvar

lar açık bir bej hueunda boyandı.)
14. The sunset was a brilliant hue of orange and gold. (Günbatımı turuncu ve altının parlak bir hueuyla renklenmişti.)

15. The designer suggested using a bold hue of red as an accent color. (Tasarımcı, vurgu rengi olarak cesur bir kırmızı hue kullanmayı önerdi.)
16. The painting featured a range of hues from light to dark. (Tabloda açıktan koyuya bir dizi hue yer almaktaydı.)
17. The dress was a muted hue of purple. (Elbise soluk bir mor hueunda idi.)
18. The room had a calming hue of blue-green. (Oda, sakinleştirici bir mavi-yeşil hueuna sahipti.)
19. The artist used a warm hue of yellow in the painting to evoke a sense of happiness. (Sanatçı, mutluluk hissi uyandırmak için tabloda sıcak bir sarı hueu kullandı.)
20. The flowers were a rich hue of deep red. (Çiçekler derin bir kırmızı hueuyla zenginleşti.)