Heel İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Heel Nedir?
Heel, ayakların arkasında bulunan topuksu kısımdır.
Örnek Cümleler:
1. My heels are killing me from wearing these new shoes all day.
(Topuklarım, bütün gün bu yeni ayakkabıları giydiğimden dolayı öldürüyor.)
-
The runner crossed the finish line and clicked his heels in the air.
(Koşucu, finiş çizgisini geçti ve havada topuklarını tıklattı.) -
She stood on her heels, trying to appear taller.
(O, daha uzun görünmeye çalışarak topuklarının üzerinde durdu.) -
He’s been trying to get back on his heels after the injury.
(Yaralanmadan sonra tekrar topuklarının üstünde durmaya çalışıyor.) -
The heel of her shoe broke and she had to walk barefoot.
(Ayakkabısının topuğu kırıldı ve çıplak ayakla yürümek zorunda kaldı.) -
The dancer spun on her heels and leaped gracefully.
(Dansçı, topuklarının üzerinde dönüp zarifçe sıçradı.) -
The heel of the loafers she was wearing was worn down from constant use.
(Giydiği loafer’ın topuğu, sürekli kullanımdan dolayı aşındı.) -
He took a step back, his heel almost hitting the edge of the cliff.
(Adımını geriye attı, topuğu neredeyse uçurumun kenarına çarpacaktı.) -
She dug her heels into the ground, determined not to be moved.
(O, yerinden kımıldanmamaya kararlı olduğu için topuklarını yere gömdü.) -
The doctor suggested heel lifts to correct his posture.
(Doktor, duruşunu düzeltmek için topuk yükselticileri önerdi.) -
The horse’s heel was injured, so it couldn’t run in the race.
(Atın topuğu yaralıydı, bu yüzden yarışta koşamadı.) -
She kicked off her high heels and slipped into something more comfortable.
(Yüksek topuklarını çıkardı ve daha rahat bir şeye geçti.) -
The villain’s plan was to bring the hero to his heels.
(Kötünün planı, kahramanı topukları üzerinde duramaz hale getirmekti.) -
He scraped the heel of his shoe against the pavement to remove the mud.
(Ayakkabısının topuğunu, çamuru çıkarmak için kaldırıma sıyırdı.) -
The heel of the bread was burnt, but the rest was still edible.
(Ekmek topuğu yanmıştı ama geri kalanı hala yenilebilirdi.) -
She lifted her heels and stood on tiptoe to reach the top shelf.
(O, en üst rafa ulaşmak için
parmak uçlarına kalktı ve topuklarını kaldırdı.)
-
The sound of her heels clicking on the marble floor echoed through the hallway.
(Onun topuklarının mermer zeminde tıklaması, koridorda yankılandı.) -
He leaned back on his heels, trying to appear nonchalant.
(O, umursamaz görünmeye çalışarak topuğuna yaslandı.) -
She was a heel in her previous job, but now she’s a successful entrepreneur.
(Önceki işinde, o bir çıkar sağlayıcıydı, ama şimdi başarılı bir girişimci.) -
The heel of the boat hit the rocks and started to take on water.
(Gemi topuğu kayalara çarptı ve su almaya başladı.)
Hemen Yorum Yaz