Hearth İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hearth İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hearth

Hearth, İngilizcede “ocak, ateş yeri, kalp” gibi anlamlara gelir.

1. My mother always prepares delicious meals on the hearth. (Annem her zaman lezzetli yemeklerini ocakta hazırlar.)
2. The hearth was the center of the home in ancient times. (Antik çağlarda, ateş yeri evin merkeziydi.)
3. The fire in the hearth kept us warm during the winter. (Ocaktaki ateş kışın bizi sıcak tuttu.)
4. The sound of crackling wood on the hearth was soothing. (Ocaktaki çıtırtılı odun sesi rahatlatıcıydı.)
5. The hearth was adorned with beautiful, handmade tiles. (Ateş yeri güzel, el yapımı karo ile süslenmişti.)
6. She warmed her hands on the hearth as she waited for her tea to steep. (Çayının demlenmesini beklerken ellerini ocakta ısıttı.)
7. The hearth was decorated with a wreath of autumn leaves. (Ocak, sonbahar yapraklarından yapılmış bir çelenkle süslenmişti.)
8. My grandmother taught me how to make bread in the hearth. (Büyükannem bana nasıl ocakta ekmek yapılacağını öğretti.)
9. The hearth was a symbol of warmth and comfort. (Ateş yeri, sıcaklık ve rahatlık simgesiydi.)
10. The fire in the hearth crackled and popped as the logs burned. (Ocaktaki ateş, odunlar yanarken çıtırtılar ve patlamalar yaptı.)
11. The hearth was surrounded by cozy armchairs and blankets. (Ocak, rahat koltuklar ve battaniyelerle çevriliydi.)
12. She sat in front of the hearth, lost in thought. (Düşüncelere dalmış, ocak önünde oturdu.)
13. The hearth was built into the stone wall, creating a rustic feel. (Ateş yeri, taş duvara yerleştirilmiş, rustik bir his yaratmıştı.)
14. The fire in the hearth flickered and danced in the darkness. (Ocaktaki ateş, karanlıkta titrek ve dans eder gibiydi.)
15. The hearth was cleaned and swept every day to keep it tidy. (Ocak, temiz ve düzenli tutmak için her gün temizlenir ve süpürülürdü.)
16. She hung her wet coat to dry on a hook near the hearth. (Islak ceketini, ocak yanındaki bir askıya asarak kuruttu.)
17. The hearth was the site of many family gatherings and celebrations. (Ateş yeri, birçok aile toplantısı ve kutlamaların yapıldığı yerdi.)
18. He roasted marshmallows over the fire in the hearth. (Ocaktaki ateşte marshmallow kızarttı.)
19. The hearth was the heart of the home, where family members gathered to talk and share stories. (Ocak, ailenin toplanıp

birbirleriyle konuşup hikayelerini paylaştığı evin kalbiydi.)
20. She felt a sense of peace and contentment as she sat in front of the hearth, watching the flames dance. (Alevleri seyrederken, ocak önünde oturarak huzur ve memnuniyet hissetti.)