Head-On İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Head-On İle İlgili Cümleler
Türkçe Anlamı: Başa baş, doğrudan
- She ran head-on into the wall. (O, duvara doğru koştu.)
- The two cars collided head-on. (İki araç başa baş çarpıştı.)
- The train was traveling head-on towards the truck. (Tren kamyonun üzerine doğru başa baş seyrediyordu.)
- The boxer delivered a head-on punch. (Boksör, başa doğru bir yumruk attı.)
- He tackled the problem head-on. (O, probleme doğrudan müdahale etti.)
- The team approached the issue head-on. (Takım, konuya doğrudan yaklaştı.)
- The company faced the challenge head-on. (Şirket, zorluğa başa baş karşılaştı.)
- The speaker addressed the topic head-on. (Konuşmacı, konuyu doğrudan ele aldı.)
- The pilot flew the plane head-on into the storm. (Pilot, uçağı fırtınaya doğru başa baş uçurdu.)
- The football players collided head-on. (Futbolcular başa baş çarpıştılar.)
- She confronted her fears head-on. (Korkularıyla doğrudan yüzleşti.)
- The CEO dealt with the problem head-on. (CEO, probleme başa baş müdahale etti.)
- The climber ascended the cliff face head-on. (Tırmanıcı, kayaya doğrudan tırmandı.)
- The team attacked the project head-on. (Takım, projeye doğrudan saldırdı.)
- The athlete tackled the obstacle course head-on. (Sporcu, engel parkuruna doğrudan müdahale etti.)
- The driver swerved to avoid a head-on collision. (Sürücü, başa baş çarpışmayı önlemek için şerit değiştirdi.)
- The company faced the financial crisis head-on. (Şirket, finansal krize başa baş karşılaştı.)
- The politician addressed the controversial topic head-on. (Politikacı, tartışmalı konuyu doğrudan ele aldı.)
- The cyclist rode head-on into the wind. (Bisikletçi, rüzgara doğru başa baş gitti.)
- The artist tackled the canvas head-on, creating a masterpiece. (Sanatçı, tuvale doğrudan müdahale ederek şaheser yarattı.)
Türkçe Anlamı: Karşı karşıya
- The two teams were head-on in the final match. (İki takım final maçında karşı karşıya geldiler.)
- The two friends were head-on in the argument. (İki arkadaş tartışmada karşı karşıya kaldılar.)
- The interviewee was head-on with tough questions. (Mülakat adayı zor sorularla karşı karşıya kaldı.)
- The prosecutor was head-on with the defendant in court. (Savcı, mahkemede sanıkla karşı karşıya kaldı.)
- The opposing political parties were head-on in the debate. (Karşıt siyasi partiler tartışmada karşı karşıya geldiler.)
- The two chess players were head-on in a tense match. (İki satranç oyuncusu gerilimli bir maçta karşı karşıya geldiler.)
- The two boxers were head-on in the ring. (İki boksör ringde karşı karşıya kaldılar.)
- The two armies were head-on in the battle. (İki ordu savaşta karşı karşıya geldiler.)
- The two lawyers were head-on in the courtroom. (İki avukat mahkemede karşı karşıya kaldılar.)
- The two politicians were head-on in the political debate. (İki politikacı siyasi tartışmada karşı karşıya kaldılar.)
- The two candidates were head-on in the election. (İki aday seçimde karşı karşıya geldiler.)
- The two business rivals were head-on in the market. (İki iş rakibi pazarda karşı karşıya kaldılar.)
- The two singers were head-on in a vocal competition. (İki şarkıcı ses yarışmasında karşı karşıya kaldılar.)
- The two football teams were head-on in the championship game. (İki futbol takımı şampiyonluk maçında karşı karşıya geldiler.)
- The two actors were head-on in the audition. (İki aktör elemelerde karşı karşıya kaldılar.)
- The two students were head-on in the academic competition. (İki öğrenci akademik yarışmada karşı karşıya geldiler.)
- The two chefs were head-on in a cooking contest. (İki şef yemek yarışmasında karşı karşıya kaldılar.)
- The two artists were head-on in an art competition. (İki sanatçı sanat yarışmasında karşı karşıya geldiler.)
- The two dancers were head-on in a dance-off. (İki dansçı dans yarışmasında karşı karşıya kaldılar.)
- The two comedians were head-on in a stand-up comedy competition. (İki komedyen stand-up komedi yarışmasında karşı karşıya geldiler.)
Hemen Yorum Yaz