Haughtily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Haughtily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Haughtily

Haughtily, anlamı küstahça veya kendini beğenmiş bir şekilde, diğer insanlara tepeden bakmak ve onlara saygısız davranmak demektir.

Örnek cümleler:

1. She haughtily walked past me without even saying hello. (O, bana haşarıca selam bile vermeden bana doğru yürüdü.)
2. The waiter haughtily refused to serve us because we didn’t have a reservation. (Garson, rezervasyonumuz olmadığı için bize küstahça hizmet vermeyi reddetti.)
3. The CEO haughtily dismissed the suggestions made by his employees. (CEO, çalışanları tarafından yapılan önerileri küstahça reddetti.)
4. The actress haughtily demanded that everyone on set address her as “Madam.” (Oyuncu, sette herkesin kendisine “Bayan” diye hitap etmesini haşarıca talep etti.)
5. The coach haughtily criticized the team in front of the media. (Antrenör, medyanın önünde takımı küstahça eleştirdi.)
6. The customer haughtily demanded a refund even though he had used the product for months. (Müşteri, ürünü aylarca kullanmasına rağmen küstahça bir şekilde geri ödeme istedi.)
7. The judge haughtily dismissed the defense attorney’s argument. (Hakim, savunma avukatının argümanını küstahça reddetti.)
8. The politician haughtily brushed off the concerns of his constituents. (Politikacı, seçmenlerinin endişelerini küstahça önemsizleştirdi.)
9. The professor haughtily told his students that their work was not up to his standards. (Profesör, öğrencilerine işlerinin onun standartlarının altında olduğunu küstahça söyledi.)
10. The salesperson haughtily laughed at the customer’s budget. (Satış elemanı, müşterinin bütçesine küstahça güldü.)
11. The socialite haughtily looked down her nose at anyone who didn’t wear designer clothing. (Sosyalite, tasarımcı kıyafet giymeyen herkese küstahça tepeden bakıyordu.)
12. The teacher haughtily chastised the student for asking a question. (Öğretmen, bir soru sorması için öğrenciyi küstahça azarladı.)
13. The wealthy couple haughtily refused to associate with anyone who didn’t have a certain net worth. (Zengin çift, belirli bir net değere sahip olmayan herkesle küstahça ilişki kurmayı reddetti.)
14. The writer haughtily dismissed the feedback of his editor. (Yazar, editörünün geri bildirimini küstahça reddetti.)
15. The director haughtily told the extras to be quiet on set. (Yönetmen, figüranların sette sessiz olmalarını küstahça söyledi.)
16. The doctor haughtily disregarded the patient’s concerns. (Doktor, hastanın endişelerini küstahça gör

mezden geldi.)
17. The manager haughtily reprimanded the employee for a minor mistake. (Yönetici, küçük bir hatayı yapan çalışanı küstahça azarladı.)

18. The musician haughtily demanded a certain type of instrument be used for the performance. (Müzisyen, performans için belirli bir enstrüman kullanılmasını küstahça talep etti.)
19. The model haughtily refused to work with any photographer who wasn’t famous. (Model, ünlü olmayan hiçbir fotoğrafçıyla çalışmayı küstahça reddetti.)
20. The celebrity haughtily ignored the requests of his fans for autographs. (Ünlü, hayranlarının imza isteklerini küstahça görmezden geldi.)

(Dikkat: Haughty kelimesi, İngilizcede haughtily kelimesi ile birlikte kullanılır. Bu yüzden yukarıdaki cümlelerde sadece haughty yerine haughtily kelimesi kullanılmıştır.)