Hasten İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hasten İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Hasten İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Acele etmek, hızlandırmak

1. Hasten up, we don’t want to be late for the movie. (Acele et, film için geç kalmak istemeyiz.)
2. The workers tried to hasten the construction of the building. (İnşaatın hızlanması için işçiler çabaladılar.)
3. The doctor told the patient to hasten to the hospital. (Doktor hastaya hastaneye acele etmesini söyledi.)
4. We need to hasten the process if we want to finish on time. (Zamanında bitirmek istiyorsak süreci hızlandırmamız gerekiyor.)
5. The coach told the team to hasten their pace. (Antrenör takıma adımlarını hızlandırmalarını söyledi.)
6. The chef asked the waiter to hasten the delivery of the food. (Şef garsona yemeğin teslimini hızlandırmasını söyledi.)
7. The manager tried to hasten the approval process for the project. (Proje için onay sürecini hızlandırmaya çalışan yönetici.)
8. The storm made us hasten to get inside the house. (Fırtına evin içine girmemiz için acele etmemizi gerektirdi.)
9. She decided to hasten her decision-making process. (Karar verme sürecini hızlandırmaya karar verdi.)
10. He hastened to finish his homework before dinner. (Akşam yemeğinden önce ödevini bitirmek için acele etti.)
11. The company decided to hasten the release of their new product. (Şirket yeni ürününü piyasaya sürme sürecini hızlandırmaya karar verdi.)
12. She felt the need to hasten her workout routine. (Egzersiz rutinini hızlandırma ihtiyacı hissetti.)
13. The student tried to hasten his studying before the exam. (Sınavdan önce çalışmalarını hızlandırmaya çalışan öğrenci.)
14. The company hired more staff to hasten the production process. (Üretim sürecini hızlandırmak için şirket daha fazla personel işe aldı.)
15. The politician promised to hasten the implementation of new policies. (Politikacı yeni politikaların uygulanmas

sini hızlandıracağını söz verdi.)
16. The train conductor announced that the train would hasten its speed. (Tren kondüktörü trenin hızını artırmaya karar verildiğini duyurdu.)

17. The farmer had to hasten the harvest due to the approaching storm. (Yaklaşan fırtına nedeniyle çiftçi hasadı hızlandırmak zorunda kaldı.)
18. The teacher asked the students to hasten their progress on the group project. (Öğretmen öğrencilere grup projesindeki ilerlemelerini hızlandırmalarını söyledi.)
19. The construction workers were hastening to finish the road before the deadline. (İnşaat işçileri, son tarih öncesinde yolu bitirmek için acele ediyorlardı.)
20. She had to hasten her packing to catch the early morning flight. (Erken sabah uçuşuna yetişmek için paketlemesini hızlandırmak zorunda kaldı.)