Harrowing İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Harrowing İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Harrowing

Harrowing, zorlu ve acı verici bir deneyim anlamına gelir.

Örnek cümleler:

1. The harrowing experience of losing a loved one is difficult to put into words. (Bir sevdiğini kaybetmenin acı verici deneyimi sözlerle ifade edilmesi zor bir durumdur.)
2. The harrowing footage of the earthquake shows the destruction caused by the natural disaster. (Depremden kaydedilen yıkımı gösteren korkunç görüntüler.)
3. She went through a harrowing experience when her car skidded off the road. (Arabası yoldan çıktığında zorlu bir deneyim yaşadı.)
4. The refugee shared the harrowing story of her escape from war-torn country. (Mülteci savaşın yarattığı yıkımdan kaçarken yaşadığı zorlu hikayeyi paylaştı.)
5. The harrowing cries of the animals being slaughtered could be heard from the abattoir. (Kesimhane de öldürülen hayvanların acı çığlıkları duyulabiliyordu.)
6. The harrowing conditions in the prison were exposed by an investigative journalist. (Araştırmacı gazeteci cezaevindeki zorlu koşulları açığa çıkardı.)
7. The harrowing experience of being stranded at sea for days changed his perspective on life. (Günlerce açıkta mahsur kalmak onun hayat görüşünü değiştirdi.)
8. The harrowing images of the famine in Africa shocked the world. (Afrika’daki kıtlığın korkunç görüntüleri dünyayı şoke etti.)
9. The harrowing memories of the war haunted him for the rest of his life. (Savaşın acı verici anıları hayatının geri kalanında onu takip etti.)
10. The harrowing sound of the tornado approaching made everyone take cover. (Tornado yaklaşırken duyulan korkunç ses herkesi korunmaya yöneltti.)
11. The harrowing journey through the desert took a toll on their physical and mental health. (Çöldeki zorlu yolculuk fiziksel ve zihinsel sağlıklarına zarar verdi.)
12. The harrowing details of the crime scene were difficult for even the seasoned detectives to stomach. (Suç mahallinin korkunç ayrıntıları bile tecrübeli dedektifleri bile rahatsız etti.)
13. The harrowing reality of climate change is causing widespread concern among scientists. (İklim değişikliğinin korkunç gerçekleri bilim insanları arasında yaygın endişe yaratıyor.)
14. The harrowing screams of the victims echoed through the empty streets. (Kurbanların acı çığlıkları boş sokaklarda yankılandı.)
15. The harrowing experience of being trapped in an elevator for hours was a nightmare come true. (Saatlerce asansörde mahsur kalmak korkunç bir kabus gibiydi.)
16. The harrowing tale of survival in the wilderness captivated the audience. (Yabanlıkta

hayatta kalma hikayesi izleyicileri büyüledi.)
17. The harrowing reality of living in poverty was brought to light by a documentary filmmaker. (Fakirlikte yaşamanın korkunç gerçekliği bir belgesel yapımcı tarafından ortaya çıkarıldı.)

18. The harrowing scene of the car crash was etched into his memory forever. (Araba kazasının korkunç manzarası ömrü boyunca hafızasında kaldı.)
19. The harrowing journey to escape the war-torn country involved risking their lives in dangerous conditions. (Savaşın yarattığı yıkımdan kaçmak için yapılan zorlu yolculuk tehlikeli koşullarda hayatlarını riske attılar.)
20. The harrowing truth of the matter was that they were running out of time to save the endangered species. (Korkunç gerçek şuydu ki, nesli tükenmekte olan türleri kurtarmak için zamanları azalıyordu.)

(Türkçe çeviriler kalın ve normal yazılarla ayrılmıştır.)