Harden İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Harden İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Harden

Harden, İngilizce bir fiildir ve sertleşmek, sertleştirmek veya zorlaştırmak anlamlarına gelir.

Örnek cümleler:

  1. He had to harden his heart and refuse her invitation.

    (Kalbini sertleştirmesi gerekiyordu ve onun davetini reddetmesi gerekiyordu.)

  2. The ground had hardened after the rain stopped.

    (Yağmur durduktan sonra zemin sertleşti.)

  3. They used a special chemical to harden the steel.

    (Çeliği sertleştirmek için özel bir kimyasal kullandılar.)

  4. She tried to harden her resolve to quit smoking.

    (Sigarayı bırakma kararını sertleştirmeye çalıştı.)

  5. The coach wanted to harden his players for the tough game ahead.

    (Antrenör, oyuncularını önlerindeki zorlu oyuna hazırlamak istedi.)

  6. The clay will harden when it dries.

    (Kil kuruduğunda sertleşecektir.)

  7. He tried to harden his position in the negotiations.

    (Müzakerelerdeki pozisyonunu sertleştirmeye çalıştı.)

  8. The soldiers had to harden themselves for battle.

    (Askerler savaş için kendilerini sertleştirmek zorunda kaldılar.)

  9. The judge hardened his heart and sentenced the criminal to life in prison.

    (Hakim kalbini sertleştirdi ve suçluyu ömür boyu hapis cezasına çarptırdı.)

  10. The cold wind hardened the ground.

    (Soğuk rüzgar zemini sertleştirdi.)

  11. The new policy is designed to harden the country’s borders.

    (Yeni politika, ülkenin sınırlarını sertleştirmek için tasarlanmıştır.)

  12. She tried to harden her tone to make her point clear.

    (Noktasını açıkça ortaya koymak için tonunu sertleştirmeye çalıştı.)

  13. The resin will harden when it cools.

    (Reçine soğuduğunda sertleşecektir.)

  14. He needed to harden his muscles for the upcoming race.

    (Yaklaşan yarış için kaslarını sertleştirmesi gerekiyordu.)

  15. The prison system is designed to harden criminals and make them less likely to reoffend.

    (Ceza sistemi, suçluları sertleştirmek ve te

    krar suç işlemelerini daha az olası hale getirmek için tasarlanmıştır.)

  16. The company decided to harden its security measures after a data breach.

    (Şirket, bir veri ihlali sonrasında güvenlik önlemlerini sertleştirmeye karar verdi.)

  17. The hiker’s boots had hardened from the cold weather.

    (Yürüyüşçünün botları soğuk hava nedeniyle sertleşmişti.)

  18. The coach tried to harden his team’s defense before the big game.

    (Antrenör, büyük oyundan önce takımının savunmasını sertleştirmeye çalıştı.)

  19. The paint will harden once it dries completely.

    (Boya tamamen kuruduğunda sertleşecektir.)

  20. The government is considering ways to harden its infrastructure against cyber attacks.

    (Hükümet, altyapısını siber saldırılara karşı sertleştirmenin yollarını düşünüyor.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.