Hard-Won İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Hard-Won Nedir?
Hard-won, zorlu ve meşakkatli bir süreç sonucu elde edilen, mücadeleyle kazanılmış anlamına gelir.
Örnek Cümleler:
- After years of hard work, John finally got his hard-won promotion. (Yıllarca süren çalışmanın ardından, John sonunda zor kazanılmış terfiyi aldı.)
- The team celebrated their hard-won victory with champagne. (Takım zorlu kazanılan zaferlerini şampanya ile kutladı.)
- She proudly displayed her hard-won medal on the shelf. (O, zor kazanılmış madalyasını gururla rafta sergiledi.)
- The soldiers were recognized for their hard-won battle achievements. (Askerler, zor kazanılmış savaş başarılarından dolayı ödüllendirildi.)
- The entrepreneur’s hard-won success inspired many others. (Girişimcinin zor kazanılmış başarısı birçok kişiyi ilham verdi.)
- The athlete’s hard-won record was broken the following year. (Sporcunun zor kazanılmış rekoru, ertesi yıl kırıldı.)
- The author’s hard-won reputation took years to establish. (Yazarın zor kazanılmış ünü oluşturmak için yıllar aldı.)
- The activist’s hard-won rights were a result of years of campaigning. (Aktivistin zor kazanılmış hakları, yıllar süren kampanyaların bir sonucuydu.)
- The company’s hard-won market share was a result of innovative strategies. (Şirketin zor kazanılmış pazar payı, yenilikçi stratejilerin bir sonucuydu.)
- The artist’s hard-won style was recognized by art critics around the world. (Sanatçının zor kazanılmış tarzı, dünya genelindeki sanat eleştirmenleri tarafından tanındı.)
- The doctor’s hard-won reputation for excellence made her one of the most sought-after physicians in the city. (Doktorun mükemmeliyet için zor kazanılmış ünü, onu şehirde en çok aranan doktorlardan biri yaptı.)
- The musician’s hard-won skills were a result of years of practice and dedication. (Müzisyenin zor kazanılmış becerileri, yıllar süren pratik ve özverinin bir sonucuydu.)
- The journalist’s hard-won investigative work uncovered a major scandal. (Gazetecinin zor kazanılmış araştırmacı çalışması, büyük bir skandalı ortaya çıkardı.)
- The chef’s hard-won Michelin star was a result of years of hard work in the kitchen. (Şefin zor kazanılmış Michelin yıldızı, mutfağındaki yıllarca süren çalışmaların bir sonucuydu.)
- The student’s hard-won scholarship allowed her to attend her dream university. (Öğ
rencinin zor kazanılmış bursu, hayalindeki üniversiteye gitmesine olanak sağladı.)
16. The company’s hard-won reputation for quality products made it a leader in the industry. (Şirketin kaliteli ürünler için zor kazanılmış ünü, endüstride bir lider haline getirdi.)
- The team’s hard-won bond was a result of facing challenges together. (Takımın zor kazanılmış bağı, birlikte zorluklarla yüzleşmenin bir sonucuydu.)
- The politician’s hard-won election victory was a result of a tireless campaign. (Politikacının zor kazanılmış seçim zaferi, yorulmak bilmeyen bir kampanyanın sonucuydu.)
- The climber’s hard-won summit was a result of perseverance and skill. (Dağcının zor kazanılmış zirvesi, azim ve becerinin bir sonucuydu.)
- The teacher’s hard-won respect from her students was a result of her dedication and kindness. (Öğretmenin öğrencilerinden kazandığı zor kazanılmış saygı, özveri ve iyi niyetinin bir sonucuydu.)
Hemen Yorum Yaz