Hard-Core İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Hard-Core
Hard-Core Türkçe anlamıyla “sert çekirdek” anlamına gelir ve genellikle aşırı veya yoğun bir şeyi ifade etmek için kullanılır.
Örnek cümleler:
- I’m not really into hard-core metal music. (Ben sert çekirdekli metal müziklere pek ilgi duymuyorum.)
- The movie was so hard-core that I had to cover my eyes at some parts. (Film o kadar sert çekirdekti ki bazı yerlerde gözlerimi kapamak zorunda kaldım.)
- He’s a hard-core gamer and spends all his free time playing video games. (O, sert çekirdekli bir oyuncu ve tüm boş zamanını video oyunları oynayarak geçiriyor.)
- The band played hard-core punk music at the concert. (Grup konserde sert çekirdekli punk müzik çaldı.)
- The gym is for hard-core fitness enthusiasts who want to push their limits. (Spor salonu sınırlarını zorlamak isteyen sert çekirdekli fitness tutkunları içindir.)
- The party was so hard-core that the police had to break it up. (Parti o kadar sert çekirdekti ki polis dağıtmak zorunda kaldı.)
- He’s a hard-core fan of that sports team and never misses a game. (O, o spor takımının sert çekirdekli bir hayranı ve hiçbir maçı kaçırmaz.)
- She’s a hard-core vegan and refuses to eat anything that comes from an animal. (O, sert çekirdekli bir vegan ve hayvandan gelen hiçbir şey yemeyi reddediyor.)
- The video game has a hard-core mode that’s almost impossible to beat. (Video oyununda neredeyse imkansız olan sert çekirdekli bir mod bulunuyor.)
- The wrestler was known for his hard-core fighting style. (Güreşçi sert çekirdekli dövüş stiliyle tanınıyordu.)
- The gym offers hard-core boot camp classes for people who want an intense workout. (Spor salonu yoğun bir antrenman isteyen insanlar için sert çekirdekli boot camp sınıfları sunar.)
- The movie featured some hard-core sex scenes that were controversial. (Film tartışmalı olan bazı sert çekirdekli cinsel sahneler içeriyordu.)
- The game has a hard-core following of dedicated players. (Oyun, kendini adamış oyuncuların sert çekirdekli bir takipçi kitlesi var.)
- He’s a hard-core runner and trains for marathons every year. (O, sert çekirdekli bir koşucu ve her yıl maratonlar için antrenman yapar.)
- The band’s hard-core fans knew all the lyrics to their songs. (Grubun sert çekirdekli hayranları tüm şarkılarının sözlerini biliyordu.)
- The festival featured a hard-core dance party that lasted until dawn. (Festival, sabaha kadar süren
bir sert çekirdekli dans partisi içeriyordu.)
17. The magazine focuses on hard-core political and social issues. (Dergi, sert çekirdekli siyasi ve sosyal konulara odaklanıyor.)
- The mountain climber is a hard-core adventurer who takes on extreme challenges. (Dağcı, aşırı zorluklarla karşılaşan sert çekirdekli bir maceraperesttir.)
- The video game tournament is for hard-core gamers only. (Video oyunu turnuvası sadece sert çekirdekli oyuncular içindir.)
- The fitness trainer is known for his hard-core approach to training and pushing his clients to their limits. (Fitness eğitmeni, antrenmana sert çekirdekli yaklaşımıyla ve müşterilerini sınırlarına kadar zorlamasıyla tanınıyor.)
Hemen Yorum Yaz