Happenstance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Happenstance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Happenstance Nedir?

Happenstance, tesadüfen veya şans eseri gerçekleşen bir durumu veya olayı ifade eder.

Örnek Cümleler:

1. Happenstance brought us together, but our friendship has lasted for years. (Tesadüfen bir araya geldik, ancak arkadaşlığımız yıllardır sürüyor.)
2. His success was not the result of luck, but rather of hard work and talent, not happenstance. (Başarısı şansa değil, sıkı çalışma ve yeteneğe dayanıyordu, tesadüf değil.)
3. The discovery of the lost city was a happenstance that changed the course of history. (Kayıp şehrin keşfi, tarihin seyrini değiştiren bir tesadüf oldu.)
4. I never expected to meet my future husband on a crowded train, but that’s what happenstance brought us. (Kalabalık bir tren yolculuğunda gelecekteki kocamla tanışmayı hiç beklememiştim, ama işte bizi tesadüf bir araya getirdi.)
5. The fact that they were both in the same place at the same time was purely a happenstance. (Aynı yerde aynı anda olmaları tamamen tesadüfiydi.)
6. Their paths crossed by happenstance in a small town in Italy. (Yolları tesadüfen İtalya’daki küçük bir kasabada kesişti.)
7. It was only by happenstance that I found the book I was looking for in that tiny bookstore. (Sadece tesadüfen, o küçük kitapçıda aradığım kitabı buldum.)
8. The fact that they were both interested in the same obscure topic was a strange happenstance. (Aynı obskür konuya ilgi duymaları tuhaf bir tesadüftü.)
9. We wouldn’t have met if it weren’t for a happenstance encounter at the airport. (Havaalanında tesadüfen karşılaşmasaydık tanışamazdık.)
10. The outcome of the game was a happenstance, as neither team was expected to win. (Hiçbir takımın kazanması beklenmediği için oyunun sonucu tesadüfen oldu.)
11. She stumbled upon the secret garden by happenstance. (Tesadüfen gizli bahçeye rastladı.)
12. The two actors met by happenstance on the set of their first film together and have been close friends ever since. (İlk film setlerinde tesadüfen karşılaşan iki oyuncu o zamandan beri yakın arkadaşlar.)
    13. It was a happenstance that he ended up in the same city as his ex-girlfriend, but he decided to make the most of it and try to win her back. (Eski kız arkadaşıyla aynı şehirde buluşması tesadüfen oldu, ama en iyi şekilde değerlendirmeye karar verdi ve onu geri kazanmaya çalıştı.)
    14. The fact that they both had the same birthday was a strange happenstance. (Aynı doğum gününe sahip olmaları tuhaf bir tesadüftü.)
    15. They discovered the treasure by happenstance while digging in the garden. (Bahçede kazı yaparken tesadüfen hazineyi buldular.)
    16. Their reunion after so many years was a happy happenstance. (Birçok yıl sonra yeniden bir araya gelmeleri mutlu bir tesadüf oldu.)
    17. The fact that they both loved the same obscure band was a delightful happenstance. (Aynı obskür grubu sevmeleri keyifli bir tesadüftü.)
    18. The two scientists met by happenstance at a conference and discovered they were working on similar research projects. (İki bilim adamı konferansta tesadüfen tanıştı ve benzer araştırma projeleri üzerinde çalıştıklarını keşfettiler.)
    19. The fact that they were both stranded on the island together was a fortuitous happenstance. (Birlikte adada mahsur kalmaları şans eseri oldu.)
    20. His meeting with the famous director was a happenstance that changed his life and launched his acting career. (Ünlü yönetmenle karşılaşması hayatını değiştiren bir tesadüf oldu ve oyunculuk kariyerinin başlangıcını oluşturdu.)