Gutless İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gutless İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gutless Nedir?

Gutless, korkak, cesaretsiz veya kararsız anlamlarına gelen İngilizce bir sıfattır. Bu kelime genellikle olumsuz bir şekilde kullanılır ve bir kişiye yapılan bir eleştiri veya suçlama olabilir.

Örnek Cümleler:

1. He is so gutless that he can’t even stand up for himself. (O kadar korkak ki, kendisi için bile dik duramıyor.)
2. The gutless politician refused to take a stand on the issue. (Cesaretsiz politikacı konu hakkında bir tavır almayı reddetti.)
3. I can’t believe you’re still with that gutless boyfriend of yours. (Hala o cesaretsiz erkek arkadaşınla olmanıza inanamıyorum.)
4. The gutless lion wouldn’t even chase after a rabbit. (Cesaretsiz aslan bile tavşanın peşinden koşmazdı.)
5. It takes a lot of guts to speak in front of a large audience, but he’s too gutless to do it. (Büyük bir izleyici önünde konuşmak için cesaret gerekiyor, ama o yapacak kadar cesur değil.)
6. The gutless manager couldn’t make a decision without first consulting his boss. (Cesaretsiz müdür, önce patronuna danışmadan bir karar alamazdı.)
7. She accused him of being gutless and not standing up for their relationship. (Onu cesaretsiz ve ilişkileri için mücadele etmemesiyle suçladı.)
8. The gutless athlete dropped out of the race as soon as he encountered his first obstacle. (Cesaretsiz sporcu, ilk engelle karşılaştığında yarıştan çekildi.)
9. He was too gutless to ask for a raise, so he stayed at the same low-paying job for years. (Maaş artışı istemek için yeterince cesur değildi, bu yüzden yıllarca aynı düşük ücretli işte kaldı.)
10. The gutless teacher allowed the students to walk all over her and didn’t enforce any rules. (Cesaretsiz öğretmen öğrencilerin kendisine tepmesine izin verdi ve herhangi bir kural uygulamadı.)
11. The gutless soldier deserted his post and ran away during battle. (Cesaretsiz asker savaş sırasında görevinden ayrıldı ve kaçtı.)
12. She called him gutless for not standing up to his bullying boss. (Zorba patronuna karşı mücadele etmediği için onu cesaretsiz olarak nitelendirdi.)
13. The gutless actor refused to perform the dangerous stunt himself and had a stunt double do it instead. (Cesaretsiz oyuncu tehlikeli kısmı kendisi yapmayı reddetti ve yerine dublör yaptı.)
14. His gutless attitude towards life prevented him from taking any risks or pursuing his dreams. (Hayata karşı cesaretsiz tutumu, herhangi bir risk almaktan veya hayallerini takip etmekten onu alıkoymuştu

15. The gutless company refused to take responsibility for the environmental damage caused by its operations. (Çevresel hasarlardan sorumluluk almayan cesaretsiz şirket.)
16. I can’t believe you’re still friends with that gutless guy who always flakes out on plans. (Planları iptal eden o cesaretsiz adama hala arkadaşın olduğuna inanamıyorum.)
17. The gutless jury was too afraid to convict the powerful defendant. (Cesaretsiz jüri, güçlü sanığı mahkum etmekten korktu.)
18. She was sick of her gutless partner always caving in to his overbearing mother’s demands. (Baskın annesinin taleplerine her zaman boyun eğen cesaretsiz ortağından bıkmıştı.)
19. The gutless company executive didn’t have the courage to make the necessary changes to save the failing business. (Başarısız işi kurtarmak için gerekli değişiklikleri yapacak cesareti olmayan şirket yöneticisi.)
20. His gutless behavior during the crisis showed that he wasn’t fit to be a leader. (Kriz sırasındaki cesaretsiz davranışları, liderlik yapabilecek nitelikte olmadığını gösterdi.)