Groove İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Groove İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Groove

Groove, müzikte ritmik bir kalıp veya hissi ifade eden bir terimdir. Bu kelime aynı zamanda, birinin kendini müziğe veya dansa kaptırdığı, bir tür rahatlama halidir.

Örnek cümleler:

  1. The music had a great groove to it, and everyone was dancing. (Müzikte harika bir ritmik kalıp vardı ve herkes dans ediyordu.)
  2. She found herself in a groove while practicing her guitar, and she didn’t want to stop. (Gitar çalışırken kendini bir ritmik kalıp içinde buldu ve durmak istemedi.)
  3. The drummer had a great sense of groove, and the band sounded amazing. (Davulcu harika bir ritmik hisse sahipti ve grup muhteşem bir şekilde çalmıştı.)
  4. I love dancing to music with a good groove. (İyi bir ritmik hisse sahip müziklerde dans etmeyi seviyorum.)
  5. The DJ is really good at finding songs with a great groove. (DJ, harika bir ritmik hisse sahip şarkıları bulmakta gerçekten iyidir.)
  6. The bass player’s groove was so strong that it made everyone want to dance. (Basçının ritmik hissi o kadar güçlüydü ki herkes dans etmek istedi.)
  7. The song has a catchy groove that gets stuck in your head. (Şarkıda kulağa yapışan bir ritmik hiss var.)
  8. The band has been in a groove lately, and their performances have been amazing. (Grup son zamanlarda ritmik bir kalıp içinde ve performansları harika olmuştur.)
  9. The drummer and the bass player have a great groove together. (Davulcu ve basçı birlikte harika bir ritmik hisse sahiptirler.)
  10. The dancers moved to the groove of the music. (Dansçılar müziğin ritmik hissine göre hareket ettiler.)
  11. She got into a groove while running and was able to run farther than she thought. (Koşarken bir ritmik kalıp içine girdi ve düşündüğünden daha fazla koşabildi.)
  12. The groove of the music made me want to dance. (Müziğin ritmik hissi beni dans etmek istemeye sevk etti.)
  13. The band’s groove is what sets them apart from other bands. (Grubun ritmik hissi onları diğer gruplardan ayıran şeydir.)
  14. The groove of the song was infectious, and everyone started dancing. (Şarkının ritmik hissi bulaşıcıydı ve herkes dans etmeye başladı.)
  15. He couldn’t find the groove while playing the drums, and the song didn’t sound right. (Davul çalarken ritmik bir kalıp bulamadı ve şarkı doğru şekilde çalmadı.)
  16. The DJ played a song with a great groove, and the dance floor was packed. (DJ harika bir ritmik hisse sahip bir şarkı çaldı ve dans pist

dolu oldu.)
17. The band spent hours in the studio trying to perfect the groove of the song. (Grup, şarkının ritmik hissini mükemmelleştirmek için saatlerce stüdyoda çalıştı.)

  1. The groove of the music made her forget all her worries and just enjoy the moment. (Müziğin ritmik hissi onun tüm endişelerini unutturdu ve sadece anın tadını çıkarmasını sağladı.)
  2. He found himself in a groove while playing the piano and was able to improvise a beautiful melody. (Piyano çalarken kendini bir ritmik kalıp içinde buldu ve güzel bir melodi yapabildi.)
  3. The band’s groove was so strong that it got the whole crowd moving. (Grubun ritmik hissi o kadar güçlüydü ki tüm kalabalığı hareket ettirdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.