Godlike İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Godlike İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Godlike İle İlgili Cümleler

Godlike kelimesinin Türkçe anlamı: Tanrısı gibi, tanrısal nitelikte olan.

  1. He has a godlike ability to predict the future. (Geleceği öngörme konusunda tanrısına benzer bir yeteneği var.)
  2. The athlete’s performance was godlike, as if he was blessed by the gods themselves. (Sporcu performansı tanrısaldı, adeta tanrılar tarafından kutsanmış gibiydi.)
  3. The singer’s voice was so powerful and godlike that the audience was left in awe. (Şarkıcının sesi öyle güçlü ve tanrısal nitelikteydi ki, izleyiciler şaşkınlık içinde kaldı.)
  4. The ruler was often seen as godlike by his subjects, who believed he had divine right to rule. (Hükümdar, kendi halkı tarafından sıklıkla tanrısına benzer olarak görülüyordu ve onun tanrısal bir hakla yönetim yapabileceğine inanıyorlardı.)
  5. The beauty of the natural landscape was godlike, inspiring a sense of reverence in all who beheld it. (Doğal manzaranın güzelliği tanrısal nitelikteydi, gören herkesi saygı duygusuyla dolduruyordu.)
  6. The scientist’s godlike intellect allowed him to make groundbreaking discoveries. (Bilim adamının tanrısal zekası, devrim niteliğinde keşifler yapmasına olanak sağladı.)
  7. The warrior fought with a godlike fury, decimating his enemies with each strike. (Savaşçı tanrısal bir öfkeyle savaştı ve her darbesiyle düşmanlarını yok etti.)
  8. The artwork was godlike in its beauty and intricacy, leaving viewers in awe of the artist’s skill. (Sanat eseri güzelliği ve ayrıntıları ile tanrısaldı ve izleyicileri sanatçının yeteneği karşısında hayran bıraktı.)
  9. The leader’s godlike charisma inspired loyalty and devotion in his followers. (Liderin tanrısına benzer karizması, takipçilerinde sadakat ve bağlılık duyguları uyandırdı.)
  10. The writer’s godlike imagination created fantastical worlds and characters beyond the realm of reality. (Yazarın tanrısına benzer hayal gücü, gerçekliğin ötesinde fantastik dünyalar ve karakterler yarattı.)
  11. The chef’s godlike culinary skills were renowned throughout the world. (Şefin tanrısal mutfak becerileri, dünya çapında ün kazanmıştı.)
  12. The musician’s godlike talent on the piano was evident in every note she played. (Müzisyenin piyanoda tanrısına benzer yeteneği, her çaldığı nota yansıyordu.)
  13. The dancer’s godlike grace and fluidity on stage mesmerized the audience. (Dansçının sahnedeki tanrısına ben

zer zarafeti ve akıcılığı, izleyicileri hipnotize etti.)
14. The athlete’s godlike strength and speed were unmatched by any of his competitors. (Sporcunun tanrısına benzer gücü ve hızı, rakipleri tarafından eşsizdi.)

  1. The actor’s godlike ability to embody any character he played made him a legend in the film industry. (Oyuncunun canlandırdığı her karaktere tanrısına benzer bir şekilde bürünebilme yeteneği, onu film endüstrisinde bir efsane haline getirdi.)
  2. The teacher’s godlike patience and understanding helped even the most struggling students succeed. (Öğretmenin tanrısına benzer sabrı ve anlayışı, en zorlu öğrencilerin bile başarılı olmasına yardımcı oldu.)
  3. The artist’s godlike skill with a paintbrush turned canvases into masterpieces. (Sanatçının fırçasıyla gösterdiği tanrısına benzer yetenek, tuvalleri başyapıtlara dönüştürdü.)
  4. The leader’s godlike wisdom guided his people through even the toughest of times. (Liderin tanrısına benzer bilgeliği, halkını en zorlu zamanlarda bile yönlendirdi.)
  5. The scientist’s godlike understanding of the universe opened up endless possibilities for exploration and discovery. (Bilim adamının evren hakkındaki tanrısına benzer anlayışı, keşif ve araştırma için sonsuz olasılıklar sundu.)
  6. The philanthropist’s godlike generosity helped countless individuals and communities in need. (Hayırseverin tanrısına benzer cömertliği, ihtiyaç duyan sayısız kişi ve topluluklara yardım etti.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.