Gloat İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gloat İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gloat Kelimesinin Anlamı

Gloat kelimesi, bir başarısızlıktan veya başka birinin kötü durumundan zevk almak veya bunu açıkça göstermek anlamına gelir.

Örnek Cümleler


1.

He couldn’t help but gloat over his rival’s defeat.

(Rakibinin yenilgisi üzerinde zafer sarhoşluğuna kapılamadan duramadı.)

2.

She was gloating over her ex-boyfriend’s new girlfriend.

(Eski erkek arkadaşının yeni kız arkadaşı üzerinde sevinç çığlıkları atmaktaydı.)

3.

The politician was accused of gloating over his opponent’s scandal.

(Politikacı, rakibinin skandalı üzerinde sevinçle dans etmekle suçlandı.)

4.

He had to resist the urge to gloat when he heard his co-worker got fired.

(İş arkadaşının işten çıkarıldığını duyduğunda sevinç çığlıkları atmama arzusunu bastırmalıydı.)

5.

She tried not to gloat when she won the game, but her excitement was hard to hide.

(Oyunu kazandığında sevinç çığlıkları atmak istemedi ama heyecanını gizlemek zordu.)

6.

He was gloating over his new sports car, showing it off to everyone at work.

(Yeni spor arabasına övgüler yağdırarak iş yerinde herkese gösteriş yapmaktaydı.)

7.

The bullies were gloating over their victim’s tears.

(Zorbalıklar, kurbanın gözyaşları üzerinde sevinç çığlıkları atmaktaydı.)

8.

She felt guilty for gloating over her sister’s failed exam.

(Kız kardeşinin başarısız sınavı üzerinde sevinç çığlıkları atmasından dolayı suçluluk hissetti.)

9.

He was careful not to gloat when he won the argument, knowing it would only make his opponent angrier.

(Tartışmayı kazandığında sevinç çığlıkları atmamaya özen gösterdi, çünkü rakibini sadece daha da sinirlendireceğini biliyordu.)

10.

She was gloating over her new promotion, rubbing it in her co-worker

‘s face.

(Yeni terfi edilmesi üzerinde sevinç çığlıkları atarak, iş arkadaşının yüzüne sürtüyordu.)

11.

The soccer team couldn’t help but gloat over their rival’s humiliating defeat.

(Futbol takımı, rakibinin aşağılayıcı yenilgisi üzerinde zafer sarhoşluğuna kapılamadı.)

12.

He regretted gloating over his friend’s breakup, realizing it was insensitive.

(Arkadaşının ayrılığı üzerinde sevinç çığlıkları atmasından dolayı pişman oldu, bunun duyarsız olduğunu farketti.)

13.

The student was gloatıng over the fact that he got a higher grade than his classmate.

(Öğrenci, sınıf arkadaşından daha yüksek bir not aldığı gerçeği üzerinde sevinç çığlıkları atıyordu.)

14.

She was careful not to gloat in front of her friend who just got dumped.

(Yeni terk edilmiş arkadaşının karşısında sevinç çığlıkları atmamaya özen gösterdi.)

15.

The CEO was gloating over the company’s profits, ignoring the low morale among the employees.

(CEO, çalışanların düşük moralini göz ardı ederek şirketin karları üzerinde sevinç çığlıkları atmaktaydı.)

16.

He couldn’t resist gloating over his wife’s burned dinner, even though he knew it would upset her.

(Eşinin yakmış olduğu yemeği üzerinde sevinç çığlıkları atma arzusunu bastıramadı, bunun onu üzeceğini bile bile.)

17.

She was gloatıng over her ex-boyfriend’s misfortune, not realizing how petty it made her look.

(Eski erkek arkadaşının kötü durumu üzerinde sevinç çığlıkları atıyordu, ne kadar küçük düştüğünü fark etmeden.)

18.

He tried to hide his gloatıng over his friend’s canceled plans, but it was clear he was relieved.

(Arkadaşının iptal edilmiş planları üzerinde sevinç çığlıkları atmamaya çalıştı, ancak rahatlamış olduğu açıktı.)

19.

She couldn’t help but gloat over her competitor’s mistake, knowing it gave her an advantage.

(Rakibinin hatası üzerinde sevinç çığlıkları

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.